Eski özel timci polis
Ayhan Çarkın'ın
Uğur Dündar'a söyledikleri gerçekten son yılların en çarpıcı açıklaması.
"Bin kişiyi öldürdüm." Aslında bu tür sayısal vahşet açıklamaları daha önce de yapıldı. Örneğin
Çarkın'ın amiri durumunda olan Özel Harekat Daire Başkanı
İbrahim Şahin, övünerek çok daha yüksek bir rakam vermişti.
Ama Çarkın'ın insanı sarsan açıklamasının farkı ayrıntılarda saklı:
"Büyük bir açık yüreklilikle kullanıldığımızı da itiraf ediyorum." Bu açıklamayla hem cinayetler üstlenildi, hem de birilerinin onları "kullandığı" kamuoyuna deklare edildi.
Aslında hepimiz biliyoruz, mevcut bürokratik devlet siyasi ve sosyal sorunları çözemeyince sık sık hem kendi görevlilerini, hem de mafya veya radikal siyasi grupları kullanarak hukuk dışına çıktı.
Zaten Susurluk dediğimiz şey de buydu.
Bu gerçeğin ilk kez Susurluk'un göbeğindeki bir isim tarafından itiraf edilmesi çok anlamlı.
O günlerde
Ayhan Çarkın'ın da içinde olduğu grubu yakından izliyordum. Bildiğim kadarıyla
Abdullah Çatlı' yla kısa yaşamında görüşebilmiş olan tek gazeteci de bendim.
Uzun yıllar peşinde koşup röportaj yapmaya çalıştım. Görüştüm ama o hayalini kurduğum röportajı bir türlü yapamadım. Her defasında görüşme ertelendi.
O günler dehşetli günlerdi.
Türkiye, tam anlamıyla bir
"korku" cumhuriyetine dönüşmüştü. Faili meçhul cinayetler işleniyor, göz önünde infazlar gerçekleşiyor ama kimsenin sesi çıkmıyordu. Hayatı yasadışı güçler ve çeteler ele geçirmişti.
Ayhan Çarkın o günlerin
"rambo" su rolündeydi.
Arkasındaki devlet gücüyle her şeyi yapacak durumdaydı ve yaptı da.
Şimdi çıkıp o günlerde
"devlet" tarafından kullanıldığını söylüyor.
Bu gerçekten
Türkiye'nin kirli tarihini aydınlatma açısından bir dönüm noktası.
Dönüm noktası, çünkü ne 80 öncesi karanlık olayların içinde yer alanlar, ne de daha sonra kimse çıkıp konuşmadı.
Ve biz o karanlık suikastları, kitlesel katliamları el yordamıyla çözmeye çalıştık.
Birçoğu da çözülmedi zaten.
Aynı şey Ergenekon sürecinde de yaşandı. Danıştay saldırısından, Ankara'daki bombalamalara, birçok saldırı aydınlatılmayı bekliyor.
Tam bu noktada Çarkın'ın çıkıp açıklamalar yapması kafalarda soru işareti yaratabilir.
Acaba Çarkın neden konuştu? Özel bir nedeni var mı, bilmiyorum ama benim bildiğim Susurluk kazasıyla Çatlı ve çevresine yönelik zaten bir temizleme süreci başlatılmıştı. Devlet o gruptan elini çekmiş, Yeşil türü çetelerle de ciddi çatışma noktasına gelmişlerdi.
Çatlı'nın ölümüyle o çevre darbe aldı ve dağıldı.
Büyük çoğunluğu devletin sahip çıkacağını bekliyordu. Ama devlet onlara sahip çıkmadı ve sahipsiz kaldılar.
"Pis işler dönüyor" Konuşmanın en önemli nedeni bu bence...
Ayrıca bu tür karanlık ve kirli iş yapanların
"vicdan azabı" çekmediğini de kimse söyleyemez.
Daha o günlerde bile böyle yakınmalara tanık oldum. Bu tür işlerle iç içe olduğunu bildiğim biri şöyle diyordu:
"İnanılmaz pis işler dönüyor. Yukarıdakilerin hepsinin de haberi var. Hepsi vicdansız bunların..." İsim vermiyor ama öfkesini böyle dile getiriyordu. Eğer Susurluk'ta gerçek bir yargılama yapılabilseydi, belki daha o zaman birçok insan
"devlet korkusu" na rağmen konuşabilirdi.
Yıllar sonra da olsa Ayhan Çarkın bunu yaptı. Bunu ister vicdan azabıyla, isterse intikam duygusuyla yapmış olsun önemli değil.
Önemli olan
Türkiye'nin ucundan yakaladığı ama aydınlatamadığı Susurluk ve devamı Ergenekon için yeni bir fırsatın ortaya çıkması.
Bu fırsatı hakkıyla değerlendirmek zorundayız.
Yayın tarihi: 25 Ekim 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/25//haber,41FA0855D9F34900BA6A2985AA369B43.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.