EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Bu tartışma bitmez
Türkiye'deki siyasi tartışmalarda sık sık kullanılan
" numara ", doğru laflar ederek, yanlışı savunmaktır. Doğru laflarla yanlış nasıl savunulur? Demagoji yaparak; yani kelime oyunlarına başvurarak!
Örnek olarak
" hukukun üstünlüğü " kavramını ele alalım. Demagoji şöyle çalışır:
1) Mahkeme düpedüz yanlış bir karar verir.
2) Kararın yanlışlığını bilirler ama ortaya çıkardığı durumu tercih ederler.
3) O halde bir kılıf uydurarak o yanlış kararı savunmaları gerekir.
4) Hemen hukukun üstünlüğünden söz ederek, o yanlış kararı savunurlar.
Söyledikleri, "lakırdı" düzeyinde doğrudur ama tartışılan konu o değildir.
Bunun en güzel örneğini Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) üniversitede türbana serbestlik getiren Anayasa değişikliğini iptal kararında gördük.
Laikçi takım yıllardır dinlediğimiz marşı tekrar söylemeye başladı: " Rap! Rap! Rap! Hukukun üstünlüğüne inananlar, AYM'nin kararını saygıyla karşılamalı. Rap! Rap! Rap! "
Burada nasıl bir "demagojik mekanizma" çalıştığını anlamak için, " hukukçunun verdiği her kararın, hukuki olmadığını " bilmek gerekir.
Nasıl " bilim " ile " bilimcinin dediği " aynı şey değilse, " hukuk " ile " hukukçunun dediği " de aynı şey değildir.
"Hukukun üstünlüğü" her şeyden önce, tüm kişi ve kurumların; genel hukuk kurallarına, Anayasa'ya ve yasalara tabi olmasıdır.
Bu öyle bir temel kuraldır ki yasaları yapanı da ( Meclis ), onu yorumlayanı da ( Mahkeme ) bağlar.
Modern bir kuraldır hukukun üstünlüğü. Eski rejimlerde ona pek uyulmazdı (zaten böyle bir kavramları da yoktu): Topluma içki yasağı koyan Dördüncü Murat'ın kendisi içki içerdi.
Evet, demagoji yapanlar diyor ki: " AYM'nin verdiği karara saygılı olun, çünkü hukukun üstünlüğü kuralı bunu gerektirir. "
Demagoji tam şu noktada:
AYM'nin bizzat kendisi hukukun üstünlüğü kuralına uymadı! Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumu var eden nedir? Elbette Anayasa. O halde AYM, Anayasa hükümlerine uyacak.
Ama uymuyor!
Açın okuyun. Anayasa'nın 148'inci maddesi net ve tartışmaya yer vermeyecek bir cümleyle, "(AYM) Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler " diyor.
Bunun ' ama'sı, ' fakat'ı, ' belki'si, ' acaba'sı yok. Sınır belli. Görev belli. Yetki belli.
AYM, " yasa " değişikliklerini " esastan " inceleyebilir ve denetleyebilir. Meclis'in yaptığı " Anayasa değişikliklerinde " ise böyle bir görevi ve yetkisi yok. NOKTA.
O halde burada hukukun üstünlüğü kuralına uymayan kim? Cevap ortada: Anayasa Mahkemesi'nin (kararda çoğunluğu oluşturan)
dokuz üyesi.
Hal böyleyken, AYM'nin aldığı kararı
eleştirmek, nasıl oluyor da hukukun üstünlüğü kuralına uymamak oluyor?
Tam tersi: Bu eleştiriyi yapanlar, hukukun üstünlüğünü savunuyor. AYM'nin dokuz üyesi ve onların aldığı yanlış kararı savunan demagoglar ise hukukun üstünlüğü kuralını hiçe sayıyor.
Böylece Anayasa'da yazan
" hukuk devleti " kuralını çiğnemiş oluyorlar.
" Tartışma bitmiştir " diyenler yanılıyor. Hukukun üstünlüğü kuralına, bizzat hukukçular uyana dek devam edecek.
Yayın tarihi: 25 Ekim 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/25//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.