Tüm hikâyelerimizin orta yerinden bir de
"ilkesizlik sorunu" geçiyor.
İnsani, vicdani, ahlaki, hukuki, demokratik ilkelere dair kesif çifte standart, cılk iki yüzlülük.
Kimileri, Başbakan'ın
"şu gazeteleri almayın, okumayın" diye bağırmasını zerre kadar
"iktidar tahakkümü" ve
"basın özgürlüğü" sorunu diye dert etmemişti. Başbakan'ı haklı göstermek için kuyruk yaptılar.
Kimileri de, patron kuyruğunda,
"tarihin gelmiş geçmiş en büyük basın özgürlüğü tehlikesi, faşizmin ayak sesleri" ilan etti, sayfa, manşet döşendi, dünyayı ayağa kaldırdı, Nazilerin kitap yakma fotoğraflarıyla bezedi.
"Meslek örgütleri" veryansın etti.
Şimdi durum şu:
Genelkurmay Başkanı'nın gazetecilere (bu arada kamuoyuna) parmak sallayıp
"doğru yerde durun... tarafınızı seçin... Silahlı Kuvvet cevabı bellidir" diyen konuşması ile
"sansür kararı", o büyük
"basın özgürlüğü aşıkları"nın çoğunda
"tahakküm ve özgürlük sorunu" olarak kabul görmüyor.
"Biraz üslup sertmiş"mi, neymiş"!
Duayen konseyci başyazar bir şeyler diyor ama kemküm. Çağdaş Gazeteciler Derneği ile
"meslek içi meslek örgütleri" dışında tepki mahcup. Bir de, önce
"gazetecilerin susturulması" gerektiğini döktüren
"gazeteciler" var!
Esas vahim sansürcü, sinsi özgürlük düşmanı, ikiyüzlü yalamalık bizim kendi içimizde. Başbakanlar, genelkurmay başkanları sadece onları açığa çıkarıyor!
Yayın tarihi: 17 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/17//haber,49A0E01B97934414905D5C7539E210D8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.