Dolar yükseldi, şirketleri kısa vadeli dış borç telaşı sardı
Giriş Saati : 12.10.2008 15:39 Güncelleme : 12.10.2008 20:31
Kısa vadeli 28 milyar dolarlık dış borç ödemesi bulunan özel sektörün kulağı, döviz piyasalarında. Reel sektörün kanaat önderleri ise şirketlere tedbirli olmalarını ve varlıklarını nakitte tutmalarını tavsiye ediyor.
Amerika'dan sonra Avrupa'yı etkisi altına alan küresel finans kasırgası bankalardan sonra en büyük tahribatı borsalarda gerçekleştiriyor. New York'tan Moskova'ya bütün piyasalarda şok düşüşler yaşanırken, ABD doları ilginç bir şekilde değer kazanıyor. 22 Nisan'da 1,60'a dayanan Euro dolar paritesi, cuma günü itibarıyla dolar lehine 1,34'e kadar geriledi. Benzer bir hareket YTL'de yaşandı. 11 Ocak'ta 1,14 YTL'ye kadar düşen dolar, 10 Ekim'de 1,43 yeni liraya kadar tırmandı.
Dolardaki bu yukarı yönlü hareket küçük ve orta ölçekli işletmelerden sanayi devlerine kadar pek çok şirketi yakından ilgilendiriyor. Çünkü, toplamda 284,4 milyar doları bulan Türkiye'nin dış borç stokunun kısa vadede ödenmesi gerekenlerin önemli bir bölümünü özel sektörünkiler oluşturuyor: 51,9 milyar doların, 47,8 milyar doları. Bu miktarın içindeki 27,9 milyar dolarlık borç da şirketlerin sırtında. Merkez Bankası'nın bu yılın ilk çeyrek verilerine göre de firmaların döviz pozizyon açığı 73,7 milyar doları buluyor.
Hükümet, 2001 krizinin ardından özellikle bankacılık sektöründe gerçekleştirilen yapısal reformlara dikkat çekerek, küresel krizden Türkiye'nin daha az etkileneceğini öne sürüyor. Özel sektör temsilcileri umutlu olmakla birlikte endişeli. Sebep olarak da, mali yapılarını güçlendirecek ve rekabette büyük avantaj kazandıracak mikro reformlarla ilgili taleplerinin yerine getirilmemesini gösteriyor. İş dünyası, Hükümetin aktardığı tedbirlerin kısa vadede sorunlara çare olmayacağını ifade ediyor. Özellikle, reel sektörün dış borç stoğuna işaret eden işadamları, ihracat pazarlarının daralacağına işeret ederken, yüksek dış borç altında ezilmekten korkuyor.
Krize karşı bütün kesimlerin hızlı bir şekilde üzerine düşeni yapması gerektiğini belirten İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, özel sektörün dış borcunun önemli kısmının uzun vadeli olmasının önemli bir avantaj olduğunu vurguluyor. "Bu durum dışarıda büyük bir avantaj. İçeride ise finans sektörünün desteğine ihtiyaç duyuyoruz." diyen Küçük, gelinen noktanın sakin olmayı gerektirdiğini ifade ediyor. Reel sektörün paniğe kapılmadan, finans sektörün de desteğiyle bu krizi en az hasarla atlatabileceğine yönelik inancını dile getiren Küçük, "Yaşadığımız art arda krizlerden sonra reel sektör adeta aşılandı. Yani güçlü bir bünyesi var. Tecrübeli, birikimli bir reel sektörümüz var. Bu anlamda tüm kesimler soğukkanlı hareket edebilirse en az hasarla işin altından kalkabiliriz." değerlendirmesinde bulunuyor.
Sanayici hükümetten hızlı ve kararlı hareket etmesini bekliyor. İSO Başkanı, "Çok hızlı bir şekilde İMF ile gözden geçirmeler yapabilir. Ama Türkiye orta ve uzun dönemli kendi programı için de çalışabilir." diyor. Dünyadaki olumsuzluklara ve reel sektörün rekabet gücünü arttırmak için gerçekleşmeyen makro ve mikro reformlara rağmen bardağın dolu taraflarını görmek gerektiğine de vurgu yapan Tanıl Küçük, "Geçmişe göre Türkiye'nin güçlü bir finans sektörü var. Riskli enstrümanlara yönelmedi. Likidite bolluğu var, bütçe disiplinimiz var. Bunlar artımız. Bu anlamda önemli Türkiye'nin kazanımları var. Burada sakin olabilmeyi becerebilmemiz lazım. Dikkatlerimizi ve konsantrasyonumuzu ekonomiye vermemiz lazım. Koordinasyon içinde sorunlara eğilmemiz gerekir." tespitinde bulunuyor.
MÜSİAD'DAN ÜYELERİNE KRİZ REÇETESİ
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'ne (MÜSİAD) göre ülkenin bütün katmanları arasında dayanışmaya ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiliyor. Krizin reel sektörü etkilemesinin asıl sebebinin belirsizlik ortamı olduğunu ifade eden derneğin başkanı Ömer Cihad Vardan, "İnsanlar önünde ne olacağını bilmediğinden harcama yapmaktan ve mevcut imkanlarını kullanmaktan çekiniyor. Bu durum olayı biraz daha derinleştiriyor." diyor.
MÜSİAD Başkanı, Türkiye'nin krizden kısıtlı bir miktar etkileneceği görüşünde. Gerekçesini de, "Çünkü, 1994 ve 2001 krizlerinden bu sarsıntıları geçirdik ve tedbirlerimizi ona göre aldık. Bankacılık ve finans kesimi yeniden yapılandırıldı. Bu noktada bizim dünyadan direk olarak çok daha az etkileneceğimizi düşünebiliriz. Fakat, tüm bu olumsuzluklar, haberler insanları bir tedirginliğe itiyor. Bu da reel sektörü direk olarak olumsuz etkiliyor." şeklinde izah ediyor. Türkiye'nin ihracatının yüzde 60'ı Avrupa pazarına yapılıyor. Dolayısıyla en iyi müşteri durumundaki Avrupa'nın krizden etkilenmesi iş dünyasını yakından ilgilendiriyor. Ömer Cihad Vardan, ihracat pazarının daralmasıyla üretimin de düşeceği gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarını anlatarak, bu dönemden ancak alınacak bazı tedbirlerle çıkılabileceğini kaydediyor. Vardan, "Kriz dönemlerinde üyelerimize yönelik tedbirler alıyoruz. Tavsiyelerimiz oluyor. Önce panik havasına girmemek gerekir. Mevcut durumumuzu bilip ona göre hareket etmeliyiz.
Dışarıdaki satış pazarlarımız düşük olabilir. Ona göre üretimimizi ayarlamalıyız. Tasarruf yapmamız gerekir. Bunun detaylarıyla ilgili bir çalışma yapıyoruz." ifadelerini kullanıyor.
BOLAT: FİRMALAR VARLIKLARINI LİKİDE ÇEVİRMELİ
MÜSİAD'ın eski Başkanı Ömer Bolat da, şirketlere nakit parada kalmalarını tavsiye ediyor. Reel sektörün şu anda tedirgin bir bekleyiş içinde olduğunu belirten Bolat, "Özel sektör, kamu sektörüne göre kırılgan bir noktada bulunuyor. 73 milyar dolarlık bir döviz açık pozisyonu var. Tavsiyemiz herkesin likide çevrilebilecek varlıklarını likide çevirmeye çalışmaları. Döviz geliri olmayanların dövizle borçlanma yüklerini azaltmaları. Bu dönem ayakta kalma dönemi. Büyük karlar, riskli yatırımlar peşinde koşmaktansa herkesin giderlerini asgariye düşürüp ayakta kalmaya çalışması, yeni pazarlar peşinde koşması lazım." uyarılarında bulunuyor.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Koç da, tedirgin olan piyasalar ve reel sektörün psikolojik olarak rahatlatılması gerektiğini düşünüyor. Hükümetin zaman geçirilmeden Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Stand-by anlaşmasını imzalamasını isteyen Koç da reel sektör üzerindeki döviz açığından büyük endişe duyuyor. Mustafa Koç, reel sektörün her zamankinden daha fazla dayanışmaya ihtiyaç duyduğunu belirterek, "Bankacılık sektörümüz iyi durumda ama reel sektörün açığı önemli. Reel sektör ödeme güçlüğüne düşerse ciddi sıkıntılar olabilir." uyacrısında bulunuyor.
Tablo: 52 milyar dolarlık kısa vadeli borcun 28 milyar doları şirketlerin 2007 2008* Toplam dış borç stoku 247,1 284,4 Kısa vadeli 41,8 51,9 Kamu 2,2 1,8 TCMB 2,3 2,3 Özel sektör 37,3 47,8 Şirketler 22,7 27,9 Uzun vadeli 205,3 232,5
Kamu 71,3 75,8 TCMB 13,5 13,9 Özel sektör 120,5 142,4
Kaynaklar: Hazine Müsteşarlığı, TCMB, TÜİK (*) Milyar dolar, 2. çeyrek itibarıyla Not: Özel sektör borçları; şirketler, bankalar, finans kuruluşları ve finansal olmayan diğer kuruluşların borçlarının toplamını içermektedir.