Görüntü, National Geographic kanalından önce internet paylaşım sitelerine düşmüştü. Aslanlar bir bufalo yavrusunu kovalıyor. Zavallı bufalo, aslanın pençe darbesiyle nehre düşüyor. O sırada durumdan yararlanmak isteyen bir timsah da yavruya hamle yapıyor. Zavallı bufalonun ön ayağı timsahın, arka ayağı aslanın ağzında. Timsah ile aslan, nehrin kıyısında yürek paralayan bir "halat çekme oyunu" oynuyorlar!.. Düşündüm... Eskiden bu tür görüntüleri hayretler içinde izlerken, şimdi bunlar, "alışıldık" manzaralar olarak göz ucuyla, dudak bükerek "bakındığımız" normal hadiseler arasına katılıverdi. Afrika'nın en vahşi coğrafyasında yer alan Kruder düzlüğü bile kameralar tarafından göz hapsinde. Bu nedenle artık hiçbir şey insanları eskisi kadar şaşırtmıyor. Haber bültenleri "güvenlik kameraları" görüntüleriyle dolduruluyor. "Olay anının görüntüsüne ulaşmak" artık o kadar kolay ki... Cep telefonları sayesinde tavan yapan dijital teknolojinin yaygın kullanımıyla hepimiz potansiyel haber muhabiriyiz. Gökte alev alan Concorde uçağını kamyoncunun karısı görüntüleyip, haber merkezlerine servis edebiliyor. Eskiden vahşet ve dehşet, barındırdığı "gizem" nedeniyle daha ürkütücüydü. Şimdi her şey gözümüzün önünde. Adam, karısını kaldırımda doğrarken, "32 bıçak darbesinin tekmili birden" odamızın ortasında... Savaş uçağı, köprüyü havaya uçurmuyor da, sanki evin küçük oğlu Play-station oynuyor!.. Tamam, pek çok karanlık olay, güvenlik kameraları ve amatör kameramanlar sayesinde gün ışığına çıkıyor. Ama, bunların tümünün, anında "gözümüze sokulması", vahşeti, dehşeti sıradanlaştırmıyor mu? Bana göre insanlık için en büyük tehlike, "şaşırma" yetimizi yitirmektir! Bir gün şaşırmayı unutursam, buna hiç şaşırmayacağım...
Yayın tarihi: 12 Ekim 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/12/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.