Giriş Saati : 02.10.2008 15:38 Güncelleme : 02.10.2008 17:06
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Deniz Feneri, AKP'nin DNA'sını ortaya koymuştur. AKP'nin DNA'sı bu fener olayında görüldü, ortaya çıktı. MR'ı çıktı. Kimliği, kişiliği tespit edildi. Bunun bir hayrı, bir yararı var. Ortaya çıkan sonuç üzüntü verici ama ne yapalım? Gerçeği göreceğiz, oradan yola çıkağız, önümüzdeki istikameti ona göre çizeceğiz'' dedi.
Baykal, Antalya'da, partisinin il teşkilatında düzenlenen bayramlaşma programına katıldı.
Bayramlaşma öncesinde, parti binası önünden vatandaşlara seslenen Baykal, Almanya'daki Deniz Feneri e.V davasının ortaya koyduğu ortamda bayramın kutlandığını, Almanya'daki mahkemede ortaya çıkan tablonun kendisini derinden yaraladığını söyledi.
Türklerle ilgili bir yolsuzluk olayın başkaları tarafından tespit edilmesiyle çıkan durumu, Türkiye'de seyretmekle yetindiklerini belirten Baykal, ''Bunu Türkiye'de bir vatandaş olarak kendime saygısızlık olarak kabul ettim. Bizimle ilgili yolsuzluk Almanya'da başkaları tarafından tespit edilecek, biz bunu seyretmekle yetineceğiz. Çok acı bir manzara'' diye konuştu.
Deniz Feneri davasıyla insanların bayramda birbirine, ''Her şey istismar edilir de insanların insanlık duygusuyla, dayanışma duygusuyla fıtratı, zekatı yolsuzluğun konusu olur mu?'' diye sorduğunu ifade eden Baykal, ''Fitreden, zekattan yolsuzluk yapmayı kim düşünebilir Allah aşkına. Bunu anlamak mümkün mü? İnsanlık, ahlak, ilkeler ne hale gelmiş, herkes derin derin sorgulama ihtiyacı hissetti'' dedi.
''SİYASET ÇETESİ ORTAYA ÇIKTI'' Olayın, Almanya tarihinin en büyük yolsuzluğu olarak nitelendiğini ve davada olayın boyutlarının açıkça ortaya konduğunu vurgulayan Baykal, şunları söyledi:
''Bu duygular kim tarafından, niçin istismar ediliyor? Bu olay sütü bozuk birkaç kişinin kendi bireysel ahlaksızlığı, kişisel ahlaksızlığı dolayısıyla, gözünü karartıp, milletin yardım parasına göz koymasıyla ortaya çıkan bir yolsuzluk olsaydı, diyebilirdik ki Allah'ından bul. Allah belanı versin. Demek sen bu kadar çürümüş bir insansın. Bunu derdik ve kurtulurduk. Bireysel bir olay, kişisel ahlaksız der ve bunda bir teselli arayabilirdik. Ama maalesef o değil. Sütü bozuk insanın para hırsıyla, gözünün dönmesiyle ortaya çıkan yolsuzluk değil. Sistemli, kolektif, el birliğiyle, bilerek, belli bir siyasi amaçla gerçekleştirdikleri, toplu, sistematik bir yolsuzluk. İki defter tutuyorlar. Bireysel yolsuzluk yapan iki defter tutabilir mi?''
Deniz Feneri Derneği e.V'nin paraları kendi amaçları için televizyon kanalı kurmak ve siyaset yapmak için topladığını kaydeden Baykal, şöyle devam etti:
''Kanal 7 neyin, kimin siyasetini yaptı? Bunun siyasetle bağlantısını görmezsek, emniyeti ilgilendiren bir olay gibi anlarsak, eksik anlarız. Burada bir çeteleşme var. Hani çeteleşme diyorlar ya. Asıl çeteleşmeyi gel sen de Deniz Feneri'nde gör. Deniz Feneri çetenin aslı. Müdürü biliyor, muhasebecisi biliyor. Onları (bunu iyi yap) diye gönderen Ankara'dakiler biliyor. Ankara'dakinin masasında her faaliyet bilgisayar ekranında aynen gözüküyor. Ne bu? Çete değil mi bu? Yapay çete üretmeye kimse çalışmasın. Çete burada var işte. Siyaset çetesidir bu, siyaset...''
Baykal, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneğine Bakanlar Kurulu kararıyla birçok imtiyazın sağlandığını, Mehmetçik Vakfına tanınmayan vergi kolaylığının kanun değiştirilerek bu derneğe tanındığını belirterek, ''Bütün bunlar bunun siyasi adresinin ne olduğu ortaya koyuyor. Bunda hiçbir tereddüt yok'' dedi.
Olayın ortaya çıkmasının sonra Türkiye'nin üzerine düşeni yapmadığını, Başbakan ve Adalet Bakanının, Alman Büyükelçi ile buluşmalarında Deniz Feneri e.V. davasındaki tutuklu bulunan sanıkların durumunu sorduklarını belirten Baykal, ''Almanya'da binlerce Türk vatandaşı hapiste. Onlardan herhangi birinin derdini mi konuşuyor? (Ne olacak bu Deniz Feneri, çok uzun süredir tutuklu kaldılar, bunları bir an önce halletmek mümkün değil mi?) diyorlar'' diye konuştu.
Alman mahkemesinin, Türkiye'de ''asıl fail'' olarak tanımladığı 4 isimi açıkladığını, ancak bunlarla ilgili Türkiye'de hiçbir soruşturma açılmadığını savunan Baykal, ''Kim kimi soruşturacak? Kim kimi suçlayacak? Adalet Bakanı diyor ki ''Bana ne...'' Adalet Bakanı, ''Bana ne'' derse Türk adliyesi bunu soruşturabilir mi? Türk adliyesi bunu yargılayabilir mi?'' dedi.
Ortaya çıkan yolsuzluktaki yapılanların din adına yapıldığının ortaya çıktığını, dinin en kutsal kavram olmasına rağmen istismar edildiğini belirten Baykal, şöyle konuştu: ''Haram yemek onda, kul hakkı yemek onda, yetim hakkı yemek onda. Ama sanki İslamiyet'in temsilcisi onlar. Bu memleketin milyonlarca dürüst, namuslu insanı, bu kılık kıyafet iddiasıyla karşısına çıkanların karşısında, sanki İslamiyet'i onlar temsil ediyormuş gibi bir anlayışa sürükleniyor. Ahlakı olmayanın, dürüstülüğü olmayanın İslamiyetinin geçerliğinini söylemesi mümkün değil.''
Olayın Türkiye'de ele alınmadığını ve geçiştirilmeye çalışıldığını savunan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Neyi bekliyorsun, niye bekliyorsun? İpe un serme bahaneleri... Dün Adalet Bakanı ipe un sermeyi bile teşebbüs etmedi. Diyor ki 'Bana ne' 'Ya elbette, bakarız merak etmeyin' falan deyip ipini ununu hazırlasa, diyeceğiz ki, 'Oyalamaya çalışacak'. Bu konular milletin vicdanında yerini almıştır. AKP'nin dürüstlük konusundaki, yolsuzluklar konusundaki tavrı açıkça ortaya çıkmıştır. Şimdi bunlar bu tablodan onu bunu suçlayarak sen de şunu yap, sen de bunu diyerek sıyrılmaya çalışıyorlar.''
Bu süreçte kendilerine yönelik suçlamalar da ortaya atıldığını ve kendisinin Başbakan'la, televizyonda karşılıklı konuşma teklifinde bulunduğunu hatırlatan Baykal, tekliflerinin kabul edilmediğini söyledi.
''DEDİKODU YAPMA VE ÇAMUR ATMA...'' Başka bir teklifinde ise yolsuzluk konusunda Başbakan ve kendisinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve haklarında mahkeme yolunun açılması çağrısını yaptığını hatırlatan Baykal, Başbakan Erdoğan'ın dokunulmazlıkların kalkmasına yanaşmadığını belirtti. Başbakan Erdoğan'ın yalnızca çamur atma ve dedikodu yapma siyaseti güttüğünü öne süren Baykal, ''Şaibelerin altında ezilmiş olan insanların, milletin hakkını koruması, milleti koruması inandırıcı değildir. Doğru değildir'' görüşünü dile getirdi.
''DAHA BAŞLANGIÇTA HAVLU ATTI'' Baykal, son tartışmalarda Çalık Grubu'na yönelik rafineri ihalesi verme konusunun da ortaya çıktığını savunarak, tüm iddialarla ilgili olarak Başbakan'a televizyonda tartışma çağrısı yaptığını anımsattı. Baykal Başbakan Erdoğan'ın, ''Baykal'a prim verecek adım atmam'' dediğini hatırlatarak, şöyle konuştu: ''Niye bu kadar karamsar Başbakan niye bu kadar umutsuz. Belki kendisi prim yapar. Çıksın. Canım bu kadar karamsar olma kendi hakkında, senin de söyleyecek lafların vardır. Niye kendini güvenmiyorsun, niye kendine inanmıyorsun. Daha başlangıçta havlu atmışsın sen. 'Karşı karşıya gelirsek o prim yapar. Ben prim yapamam' diyor. Belki sen yaparsın, geliver canım...''
''SOSYALDEMOKRAT PUSULA'' Türkiye'nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı bulunduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı: ''Deniz Feneri AKP'nin DNA'sını ortaya koymuştur. AKP'nin DNA'sı bu fener olayında görüldü, ortaya çıktı. MR'ı. Kimliği, kişiliği tespit edildi. Bunun bir hayrı, bir yararı var. Ortaya çıkan sonuç üzüntü verici ama ne yapalım? Gerçeği göreceğiz. Türkiye'nin gemisinin rotasını yeniden çizmeyi ihtiyacı var. Sosyal demokrasi pusulasıyla, dürüstlük pusulasıyla, ahlak pusulasıyla Türkiye'nin yolunu çizmeye ihtiyacı var. Türkiye geleceğini rantla, havadan para kazınmayla, üçkağıtçılıkla, onun bunun hakkını yemeyle değil, Türkiye geleceğini yaratıcılıkla, emekle, çabayla, ahlakla, dürüstle kuracaktır.''
Baykal konuşmasının ardından partililerle bayramlaştı.