kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
13 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cumartesi SABAH  
REFİK DURBAŞ

Şairler birleşiniz!

Başlığa sığabilseydi şöyle de denebilirdi: "Dünyanın bütün şairleri birleşiniz, sözcüklerden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!" Bu çok bilinen slogan bir isyanın çığlığı değil, yaşanan günlerin özeti...
Yarım yüzyıldır edebiyatın içindeyim. Şiirin değil, şiir kitaplarının durumu pek değişmedi, dünyanın bu hızlı değişimine karşın...
Bırakın 50 yılı, daha öncesinde de şiir kitapları 500 adet kadar basılıyordu, bugün de bu sayı değişmiş değil.
Salâh Birsel günlüklerinde yazar: İlk kitabı Dünya İşleri 1947 yılında tam 666 adet basılmış, onun da yarısı matbaa ile yayınevi arasında kaybolmuştur.

YENİÇIKANLAR DA YOK

Peki, Birsel'in 40 yıl sonra, ilk basımı 1986'da yapılan Bütün Şiirleri kaç adet basılmıştır? Ki bunca zaman içinde Birsel'in şiiri elbette oldukça gelişti.Geçen zaman içinde Behçet Necatigil'in deyişi ile "Şiirde duyarlığın, yüzeyde saptamaların değil, zekânın zaferini arayan" Birsel'in Bütün Şiirleri'nin baskı adeti de binden fazla değildi.
Bir süredir Pir Sultan Abdal üzerine çalışıyorum. Pir Sultan üzerine yazılan kitaplar belli. Hepsini toplasanız bir elin parmaklarından biraz fazladır. Fakat Beşiktaş'tan Kadıköy'e, altı ay içinde dolaşmadığım kitabevi, sormadığım kitapçı kalmadı.Kiminin rafında bir kitap, kiminde ise hiç yok...
Hadi, Pir Sultan Abdal 'klasik' bir şair, yeni çıkan bir kitabı bulmanın olanağı var mı? Nâzım Hikmet'in Öteki Defterler kitabı çıkalı kaç gün oldu? Göztepe ile Bostancı arasında tam yedi kitapçıya sordum.
Hiçbirinde bulamadım.

GELİNCE HABER VERELİM!
Artık eskisi gibi rafa bakmak ya da sizi rafa yönlendirmek gereği de duyulmuyor, dileğiniz bilgisayar ekranında sorgulanıyordu. En ilginci de raflarında oyuncak ve kırtasiye bulunmayan, ciddi görünümlü bir kitabevinin sorumlusundan aldığım yanıttı: "Geçen yıl yapılan ilk baskısı kalmamış, yeni baskısı gelince size haber verelim." Ne diyebilirdim "Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler"den başka...
Peki, nasıl oluyordu da şiirin hayatımızda bunca yaygın bir önemi vardı? Çünkü şiir yaygınlığını 'satış' rakamlarından değil, saygınlığından almaktaydı.İşte bu saygınlığın bir başka göstergesi...
Berlin'de 'Literaturwerkstatt' adlı bir kuruluş bu ay içinde bir şiir festivali düzenliyor.19-24 Eylül arasında yapılacak festivalin konukları ben, Haydar Ergülen ve Gonca Özmen; Almanya'dan da Manfred Peter Hein, Uwe Kolbe ile Ulrike Almut Sandig...
Şairler üç gün boyunca bir atölye kapsamında şiir çevirisi çalışması yapacaklar. Bu çalışma sonucu çevrilen 10 şiir www.lyrikline.org adlı internet sitesinde yayınlanacak...

ŞAİRİNİN SESİNDEN ŞİİRLER

Site beş dilde yayın yapıyor: Almanca, İngilizce, Fransızca, Slovence ve Arapça...İnternet ortamında bir büyük şiir antolojisi bu site: Dünya yüzünde konuşulan tam 49 dilde yazan 490 şairden 490 bin şiir...
Sitede Gülten Akın, Can Yücel, Metin Celâl, Adnan Özer, Oktay Taftalı ve Tuğrul Tanyol'un şiirleri bulunmakta.
'Literaturwerkstatt'daki çalışma sonucu bizim şiirler de eklenecek...
Sitede ayrıca şairlerin yaşamı ve yapıtlarıyla ilgili bilgiler de yer almakta; kendi seslerinden şiirleri dinlenebilmekte...
Bunun için diyorum ki: "Dünyanın bütün şairleri birleşiniz, sözcüklerden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!" Şiirin güzelliği, yaygınlığı ve saygınlığı da buradadır işte...Berlin'deki bu çalışmanın Türkiye karşılığı ise kasım ayında İstanbul'da yapılacak.Berlin sonrası izlenimlerimi yine bu köşede yazacağım.

ŞAİRİN GÜZELLİĞİ
Orhan Kemal'in İstanbul'dan Çizgiler kitabı 1971'de ilk çıktığında Cumhuriyet gazetesinde uzun bir tanıtım yazısı yazmıştım.
Geçen gün arşivimde bu yazıyı ararken bir kez daha dikkatimi çekti; aynı sayfada Adnan Tahir, şairlerin zarafeti üzerine şunları yazmış: Victor Hugo'ya bir gün bir mektup gelir. Zarfın üzerinde "Fransa'nın bir numaralı şairine..." yazılıdır. Hugo, mektubu alır ve hemen Lamartine'e gider. "Bu herhalde size geldi," der, "yanlışlıkla bana getirmiş olacaklar." Lamartine kabul etmez, bir süre tartışırlar.
Sonunda birlikte mektubu açmaya karar verirler.
Mektup "Aziz Alfred," diye başlamaktadır. Yani Alfred de Musset'yedir.