Her ne pahasına olursa olsun AKP iktidarından kurtulmak isteyenler, umutlarını önce orduya bağladılar, darbe beklediler. Olmadığını, olamayacağını gördüler. Bozuldular.
Sonra yüksek bürokrasinin sivil kesiminden medet umdular, fakat AKP kapatılamadı. Küstüler.
Şimdi son çare, sol... Ortada dişe dokunur bir sol mol yok ama onlar gene de bu
"olmayan kartı" oynamak istiyorlar. (Bu da fos çıkınca herhalde Putin'e falan yönelirler artık!..)
Kimisi CHP'yi
"adam etmek" umudunda, kimisi yeni bir parti derdinde.
Yeni parti kurma iddiasıyla ortaya atılan Profesör Burhan'a soruldu, programınız nedir? (Burhan Bey'in profesör olduğunu herkes biliyor ama ne profesörü olduğunu kimse bilmiyor.)
Ne dedi, biliyor musunuz?
"İlk hedefimiz seçim barajının düşürülmesi için mücadele etmektir" dedi! Bu, solmuş.
Daha sonra da yüzde 40 dolaylarında oy toplayıp iktidara gelecekmiş. Hayırlı olsun.
Düşünürken düşünürken, aklıma turizm politikası geldi (bu yazıyı deniz kenarında yazdığım çok mu belli oluyor?)
Solun turizm politikası nedir? Böyle bir şey var mıdır, ya da böyle bir şey hiç akıllarına gelmiş midir?
Bugün uygulanan turizm politikası, yatırımlarıyla ve işletmeciliğiyle, iyi kötü Turgut Özal döneminde saptanmış olan politikadır. Ondan önce hiçbir iktidarın olumlu ya da olumsuz böyle bir politikası bile yoktu. Adnan Menderes bile, kendisine,
"beyefendi, İspanya ve Yunanistan hamle yapıyorlar, geri kalmayalım" denildiğinde,
"önce köylümü traktöre kavuşturayım, turizm çok sonraki iş" şeklinde talihsiz bir tavır takınmıştı... Demirel de işi oluruna bırakmıştı açıkçası... Bütün
Türkiye'de, Özal'dan önce, bir tek Rodos adasındaki kadar bile yatak yoktu!
Şimdi solcular (ya da sol adına ahkam kesen enteller)
"emekçi halkımıza yönelik bir politika izleyeceğiz" falan diyeceklerdir... Aslında bu konuyu oturup hiç düşünmemişlerdir ama sorulunca
"refleks gereği" böyle demek zorundadırlar tabii.
İyi de, somut olarak ne yapacaklar?
Devlet bütçesinden turizme daha mı az yoksa daha mı çok para ayıracaklar? Kaç yılda kaç yatak ekleyecekler mevcut
"parka"?
"Mutlu azınlığa hizmet veren" mevcut tesislerin kapılarına kilit vurup
"kitle plajları" falan mı açacaklar, belediye reisi Selami'nin Caddebostan fiyaskosu gibi?
Yoksa bütün kıyıları kamulaştırıp yol geçen hanına mı çevirecekler, Ecevit'in Burgaz adası rezaleti gibi? Trilyonluk yatırımları bir çırpıda çöpe mi atacaklar?
Acaba Fidel Castro'nun Havana Hilton oteline el koyup
"yeni evlilere bedava ve zorunlu balayı" yaptırması gibi bir uygulamaya mı gidecekler? İyi ama bu komünizm... (Sakın Yalta ve benzeri Karadeniz tesisleri modeli akıllarına gelmesin, çünkü oralarda ayrıcalıklı Sovyet vatandaşları, parti üyeleri kalırlardı.)
Yabancı turistin zengin olanını değil de
"bitlisini" tercih edip dövizi
"sürümden" mi kazanmayı düşünürler?
Yerli turistin de
"ücretine zam yaparlar", belki o zaman sorun kalmaz, herkes tatile gidebilir.
Yoksa dövize mövize, turizme murizme boş verip
"fakir ama onurlu bir Türkiye" mi tercih edeceklerdir? Kendi öz kaynaklarımız var ya, onlar yeter.
Yoksa
"benim emekçi halkımın tatil neyine" dangalaklığı edecekler de çıkar mı?
Yoksa solun
"muhayyel" iktidarında eski hamam eski tas kalacak, bu memlekette hiçbir şey değişmeyecek midir?
Hiçbir şey değişmeyecekse, iktidar değişikliğine ne gerek vardır?
Yayın tarihi: 5 Eylül 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/05//haber,298573D262C94338A2C26D01931CE1E1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.