"Yaşar Kemal 'benim gibi komüniste Nobel vermezler' açıklaması yaptı geçenlerde. Ne diyorsunuz?" diye bir soru sormuştum
Orhan Pamuk'a, pazar röportajımda... Reha Muhtar dün köşesinde bu sorumla ilgili bir yazı yazmış. Hakkımda bir takım yargılarda bulunup, şöyle demiş özetle:
"Esasen ben Şirin'i tanırım... Soruyu hiç yandan yandan sormaz... Kafadan sorar... İstediği gibi manşetlik cevap vermezseniz de küser... Eminim Orhan Pamuk'a da aynı şeyi yaptı. Sonunda da Orhan Pamuk'tan bu kadarını aldı..." Okurken güldüm... Sonra da çevirdim sevgili Muhtar'ın numarasını. 'Merhaba' bile demeden takıldım: "Bana cevap verin; ne zaman manşetlik cevap alamadığımda küstüm ben?" Kahkahalar atıyordu tabii ki karşı tarafta... "Ben de ne zaman arayacaksın diye bekliyordum" dedi, eski defterleri açtı hemen: "Benimle Beşiktaş röportajı yaptın, yönetimle aram açıldı. Sadettin Saran'la röportaj yaptın, adam yönetimle mahkemelik oldu. Sen ne fenasın bilmez miyim!" Ben de Reha Muhtar'ı bilmez miyim ne fenadır o; böyle yapar işte; yaftayı yapıştırır anında... Hakkımda yanlış izlenimler edinilmesin diye açıklıyorum: Doğrudur, kafadan sorarım. Bu yüzden kızanlar, küsenler, fenalık geçirenler hatta küstahlaşanlar olmuyor mu? Oluyor, ne yapabilirim? Evet, Pamuk'a da kafadan sordum, o da sadece yukarıda yazılı olan cevabı verdi. Ne küsme, ne zorlama söz konusudur.
Yayın tarihi: 3 Eylül 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/03/gny/haber,86DF98C20E144F28985B2C291DCC0592.html
Tüm hakları saklıdır.