O geceyi Kaya Ardıç da ben de çok huzursuz geçirdik, bir türlü uyku tutmadı... İçimize mi doğmuş, malum mu olmuş, sonradan çok düşündüm.
Sabaha karşı dalmışım, uyandığımda öğle olmuştu. Evde çok rutubet vardı ve kolay kolay kalkamıyorduk yataktan... Öğrenci lokantasında yemek yemeye çıktık, bir Le Monde gazetesi aldık, birinci sayfanın en sağında tek sütun: Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılmışlar.
Ertuğrul, Rue du Dopropol'da kalıyormuş, on yedinci bölge... Ben Porte d'Orleans'da kalıyordum, on dördüncü bölge... (
"Arrondissement" kelimesini nasıl çevireceğiz yahu, ilçe desen değil,
"yuvarlanmış mahalleler bütünü" falan mı?)
Bir gece önce bildiri dağıtmış. Ben de tiyatroya gitmiştim.
Herhalde Saint-Michel bulvarından geçerken eline tutuşturulan bildiriyi okuyan Fransız hemen Danton Postanesi'ne koşup Ankara'ya telgraflar yağdıracak, idamları durduracaktı.
6 Mayıs 1972 sabahı... Hava da çok güzeldi inadına.
Ertuğrul haberi radyodan almış, tıraş bile olmadan sokağa fırlamış, kahveye gitmiş, garsona
"un express et un calvados s'il vous plait" demiş...
Paris raconlarını bir türlü öğrenememiş,
"cafe-calva" demesi yeterliydi.
Yanında
"croissant" da yedi mi acaba?
O saatte başlamış, devrilinceye kadar içmiş.
Calvados'un (elma konyağı) kokusu da insanın genzinden üç gün çıkmaz hani...
Ben öyle yapmadım, her zamanki gibi kitapçıları dolaştım. Tadım tuzum da kalmamıştı.
6 Mayıs 1972 sabahı...
Sonra hayat birimizi Hürriyet gazetesine, birimizi Sabah gazetesine getirdi bıraktı işte. Al bu da 1 Eylül 2008 sabahı.
Ama ben ne parka giydim gençliğimde, ne de ip canbazlığı yaptım sonradan.
Bedri Baykam bir
"Deniz Gezmiş Sergisi" açmış, sergide Deniz'in yakası peluş yeşil parkası, Cemil Bey'e yazdığı son mektup, bir de küllükte izmarit... Uçlu sigara... Ertuğrul onu anlatıyor.
5 Mayıs 1972 günü, Paris'te Ertuğrul bildiri dağıtır, ben nehir boyunca sahaf gezerken, Deniz cezaevi müdürüne
"hayatımız boyunca hep filtresiz sigara içtik, bugün bir tane filtreli yakalım" demiş...
Kimileri Birinci içtiler, kimileri La Choppe Parisienne kahvehanesinden memleketi kurtardılar o zamanlar.
Çünkü devrimci Birinci içerdi, lumpenler Bafra, Samsun ya da Maltepe'yi de küçük burjuvalar!
Burjuva dolmuşa, küçük burjuva otobüse biner, devrimci yürürdü. Devrimci gülmez, devrimci acıkmaz, devrimci yorulmazdı.
"Hayat unutturuyor" demiş Ertuğrul. Unutturmasın.
Yanlış yiğitlikleri, çocukça saçmalıkları bir bir hatırlayalım.
Çünkü bu ülkede sapıtanlar hesap vermeye yanaşmıyorlar bir türlü, düz gidenler de kötü kişi oluyorlar.
Yayın tarihi: 1 Eylül 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/01//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.