Etkilendiği isimler arasında Bertolt Brecht ve Jean-Luc Godard'ı sayan ünlü Amerikalı sinemacı Larry Charles, yeni projesi Religulous'da usta komedyen Bill Maher'la birlikte bu sefer dine ve dogmalara saldırıyor..
Onu ironik ve tartışmalı komedi projelerinin yaratıcısı olarak tanıyoruz, ama daha önce kendisi de böylesine tehlikeli sulara hiç girmemişti. 1991-1994 yılları arasında dönemin en çok izlenen ve kültürel etkisi en yoğun
televizyon yapımı olan
Seinfeld'in 18 bölümünün senaryosunu yazıp dizinin senaryosunun genel editörlüğünü üstlenen Larry Charles'dan söz ediyoruz. Jerry'nin sevgili dostu Elaine'in sırf pislik olsun diye ünlü komedyen ve dostu George'un eşcinsel bir çift olduklarını gazeteci bir kadına anlattığı, sonra da sürekli olarak yaşanan yanlış anlaşılmalarla bu izlenimin sürdüğü en ünlü
Seinfeld bölümlerinden
The Outing'i, Jerry Seinfeld'le birlikte yazan kişi de o. Ayrıca Larry Charles, 21. yüzyılın ilk büyük komedi ekolü olarak adlandırılabilecek bir fenomeni de Sacha Baron Cohen, nam-ı diğer Ali G'yle birlikte yarattı:
Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan. 'Gelişmemiş ülke devlet televizyonculuğu görsel üslubu' olarak adlandırılabilecek çekim tarzını çok iyi taklit eden bu projeyi de görmediyseniz, ComedyMax'de devam eden
Curb Your Enthusiasm'ın bir bölümüne rastlamış olabilirsiniz. Amerikalı ünlü komedyen Larry David'in hayatını bir belgesel tadında anlatan bu dizi hafif soğuk, epeyce entelektüel, garip durumlar üzerine kurulu tarzıyla, Amerika'daki eğlence sektörü ve sıkça da Musevi hayatının inceliklerine seyirciyi sokan yeni bir komedi biçimi yaratmıştı. Larry Charles'ın yeni projesi ise çok daha iddialı: Bu defa kendisine hedef olarak dinleri seçmiş, onlarla alay etmek için de bir belgesel çekmiş.
AYNI KADINLA YATTIK
'Dindar' (religious) ve 'gülünç' (ridiculous) kelimelerinin birleşiminden oluşan
Religulous isimli belgeselin başrolünde Amerikan televizyonlarının ünlü komedyeni,
Politically Incorrect programının da sunucusu Bill Maher var. Çok tartışma yaratması beklenen belgeselde Maher, Satanistlerden gay Müslümanlara, Katoliklerden Musevilere her tür dini inanışa mensup pek çok kişiyle söyleşiler yapıyor. Özellikle de George W. Bush'un dindarlığı, Charles ve Maher'in alayından payını alıyor ve belgeselin bir yerinde Maher "Ülkemi konuşan bir yılana inanan bir adamın yönetmesi beni epey endişelendiriyor!" diyerek İncil'deki hikâyeleri gerçek olarak kabullenen Hıristiyanların dini değerlerle ülkeyi yönetmelerine sinir olduğunu ifade ediyor. Peki
Seinfeld'de de tabularla bolca alay eden Charles, yeni belgeseli hakkında ne düşünüyor? "Komik olanın korkutucu, korkutucu olanın da çok komik olmasını istedim. Deli dediklerimiz normal gözüksün, normal dediklerimiz deli gözüksün istedim. Bütün çizgiler bulanıklaşsın, dinin önüne geçelim, üstüne çıkalım, çevresinde şöyle bir tur atalım istedim." Annesinin Musevi olduğunu çok geç yaşta keşfettiğini söyleyen (iyi espri) Maher'la Charles, ortak komedyen arkadaşları olduğunu, aynı çevrelerde takıldıklarını, 'daha önce hiç tanışmamakla birlikte aynı kadınla seks yapmış olduklarını' söylüyor.
LAİK AİLEYE İSYAN
Larry Charles da tıpkı Maher gibi Musevi bir aileden geliyor. Ancak ailesi dine çok mesafeli, solcu ve laik olduğundan Charles buna isyan etmiş ve haham olmak istemiş. Ailesinin uyarıları en sonunda baskın çıkmışsa da, onu hayatta en çok etkileyen şeyler arasında bir bölümünde Hıristiyanlıkla da acımasızca ve çok yaratıcı biçimde alay eden
Monty Python filmlerinin yanında Moses Maimonides isimli bir dini düşünürü de sayabiliyor. Din gibi tartışmalı bir mevzuyu alıp bir salonunda
Indiana Jones diğerinde ise Will Ferrell'li bir komedi filmi oynayan bir sinema kompleksinde seyircilere sunmayı hayal eden Charles, bir sinemacı olarak tiyatroda yabancılaştırma kuramının en büyük uygulayıcısı, devrimci Alman yönetmen Bertolt Brecht'in ve geleneksel film yapma yöntemlerine karşı meraklılarının hayran kalıp pek çoklarını ise sıkıntıdan patlatan başyapıtlar çeken Jean-Luc Godard'ın izinden gittiğini söylüyor. Godard ve Brecht'in takipçisi Charles'ın
Seinfeld projesi de, zaten, Fransız felsefesinin son büyük isimlerinden Jacques Derrida'nın bütün söylemlerin kendi kendilerini söktüğünü yapısökümcülük teorisiyle söyleyip bunun bütün kültürün özünde olduğunu iddia eden teorisiyle örtüşen bir iş olarak görülmüş, ama Derrida bu konudaki bir soruya "Yapısökümcülük bir komedi programı değildir, evinize gidip dersinizi çalışın!" diye cevap vermişti. Buna karşın Charles'ın alaycı ve yaratıcı projeleri her zaman felsefe ve çeşitli sanatlardan izler taşımaya devam ediyor.
MAKSAT İNANÇLAR SARSILSIN
Yine
Curb Your Enthusiasm dizisindeki gibi senaryo kullanmadan işe koyulan Charles,
Borat'ta sonradan "Biz öyle dememiştik, kandırıldık," diyerek kendisine dava açan kişiler yüzünden epey baş ağrısı çekmiş, söyleşi yapılanların sinemada alay konusu olmaktan hiç mi hiç hazzetmediklerini bu şekilde öğrenmişti. "Sadece dinler hakkında ne düşündüklerini sorduk onlara," diyen Charles, zaten geçen sefer de açılan davaların hepsinin sonuçsuz kaldığını belirtiyor. Belgeselde onu en çok etkileyen ise, biri Roma'da diğeri Güney Carolina'da bulunan iki Katolik papaz olmuş. "Onlar dindeki dogmaların ciddiye alınmaması gerektiğini söylüyorlardı ve yapmak istediğimiz şeyi tam olarak anlamışlardı." Kendisine
Religulous belgeselinin dünyayı değiştirmesinin mümkün olup olmadığı sorulduğunda ise, Charles şöyle cevap veriyor: "Elbette Müslümanlar bu belgeseli izleyip başörtülerinden kurtulmayacak, Hıristiyanlar da haçlarını çöpe atmayacak. Bunu beklemek gerçekçi olmaz. Ancak filozof Daniel Dennett'ın 'inanç içindeki inanç' diye bir kavramı var. 'İnsanlar Yunus peygamberin balina tarafından yutulduğu hikâyesinin saçma sapan olduğunu bilir, ancak bu onlara kendilerini iyi hissettirdiği için sorgulamazlar' diyor. Bence sorun da bu tür insanlarda, çünkü ekstrem olayların gerçekleşmesine onların gizlice destek olduklarını düşünüyorum. Umarım ki filmim bu insanların inançlarını sarsar."