Seçim dönemleri yaklaştıkça hep aynı manzaralara tanık oluyoruz...
Dosya savaşları başlıyor ve bir bir yolsuzluk iddiaları ortaya atılıyor.
Bu da şunu gösteriyor, siyasetle rant arasında hala sıcak ve güçlü bir ilişki var. Ve ne yazık ki bu ilişki, son on yıllık AB sürecine rağmen değişmedi, değiştirilmek istenmedi.
Böylece şeffaf siyaset özlemi de kongre konuşmalarının ütopyası olarak kaldı.
Eğer bu talep ütopya olarak kalmasaydı
Türkiye günlerdir Şaban Dişli olayını tartışır mıydı?
Olayla ilgili hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu üyeleriyle, hem de yerel belediye yetkilileriyle görüştüm.
Hepsinin ortak kanaati şu; o arsayla ilgili özel bir kıyak yok. Ama hiçbirinin cevap veremediği bir şey var, o da
bir milyon dolarlık belge... AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Şaban Dişli'nin de bu soruya kamuoyunu tatmin edici bir cevap veremediğini hepimiz biliyoruz.
Peki, kamuoyunu tatmin etmeyen cevap AK Parti yönetimini nasıl tatmin edebiliyor?
Dişli'nin görevden alınacağı beklentisine rağmen neden hala hiçbir şey yapılmıyor? Bu noktada başbakan
Erdoğan'ın o çarpıcı konuşmasını hatırlatmakta yarar var:
"Kendi atadığımız adamı inanarak atamışız. Bu adam yolsuzluk yapıyorsa, kusura bakmasın biz onun kafasını koparırız." Başbakan
Erdoğan, aynı konuşmanın bir başka bölümünde ise şöyle diyordu:
"Bizler geldiğimiz andan itibaren fona devredilen bankalardan tutun da TMSF'deki kuruluşlara kadar, enerji operasyonundan SSK'daki olayların hepsinin üzerine gidiyoruz. Bunların içinde kendi adamlarımız da var." Gerçekten de AK Parti'nin birinci iktidar döneminde önemli operasyonlara imza atıldı. Ama ne zaman medya veya rakip parti bir iddia ortaya atıyorsa, o zaman işin rengi değişiyor ve AK Parti içe kapanıyor.
Aslında AK Parti yönetimi de son tartışılan o
"Bir Milyonluk Belge"den rahatsız. Ama ilginç bir şekilde gereğini de yapmıyor.
Kulislerde görevden almanın büyük olasılıkla
"yeni bir yol açılması"na neden olacağı konuşuluyor. Yani parti yönetimi,
"Biri iddia edecek, medya yazacak ve yönetim görevden alacak" gibi bir durumda kalmaktan kaçıyor.
Buradan da şu anlaşılıyor;
adı bu işlere karışanların kendisi istifa etmeli... Aslında şeffaf siyaset de bunu gerektiriyor. Bu saatten sonra o bir milyon dolarlık belgeyi yok saymanın, başka türlü izah etmenin hiçbir anlamı yok. Tek yol istifa...
Şaban Dişli istifa ederse parti de, gündem de rahatlayacak; hatta muhtemelen kendisi de...
Yayın tarihi: 21 Ağustos 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/21//ovur.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.