Siyasi belirsizliğin ağır baskısı altında geçen yılın ilk yarısında, bankacılık sektörünün performansına özel olarak bakmakta sayısız fayda var. Zira, küresel mali krize, hükümet krizinin eklenmesine ramak kala, hemen herkes ayağını gazdan çekerken Türk bankaları oldukça olgun bir tavır sergiledi. Paniğe kapılmadı. Ani ve sert fren yapmadı. Ekonomik duraklamaya rağmen, asli fonksiyonunu ihmal etmedi. Yani özel sektörü fonlamayı sürdürdü. Denilebilir ki bugün
Türkiye'de "kriz feryadı" duyulmuyorsa bunu 4 kuruma borçluyuz.
1-Bankalar: Adeta şok emici rol üstlendiler. Kredi musluklarını kısmadılar. İç talebin yavaşladığı, kaynak maliyetinin arttığı bir ortamda aktiflerin içindeki kredi payını yükselttiler.
2-Hazine: Temmuz ve ağustos aylarındaki yüklü iç borç itfalarını görerek piyasanın kanının çekilmesine izin vermedi. Borçlanma miktarını azaltarak Merkez Bankası'nda tuttuğu YTL rezervi ile dar günleri atlattı.
3-Maliye: Kamu harcamalarında OcakHaziran döneminde disipline riayet edildi. Ancak bu yıl alınan harcama artırıcı, hatta gelir azaltıcı bazı kararların maliyeti 2009'da daha fazla hissedilecek.
4-Merkez Bankası: Enflasyon hedefine ulaşma ideali uğruna eleştirileri göğüsleyip faiz artırımları yaptı. Ancak duracağı zamanı doğru tayin etti.
Aman dikkat! 2001 krizinin hafızalarda tazeliğini koruması yüzünden, bankalar her vesile ile hâlâ itilip kakılabiliyor. Geçmişten farklı olarak bu kez BDDK, bankaların üstüne titriyor. Deyim yerindeyse tek laf ettirmiyor. Lakin, haziran sonu verileri, kulislerde dolaşan ve giderek itibar gören muhtelif duyumlarla birleşince ihtiyatlı tutum kaçınılmaz hal alıyor. Örneğin, geçen yıl ilk 6 ayda vergi sonrası 7 milyar 869 milyon YTL kâr eden Türk bankacılık sistemi bu yıl 7 milyar 904 milyon YTL kâr üretebildi. Reel anlamda kârlılık eridi. 2007 yılı sonunda sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 18.9 iken yüzde 16.9'a geriledi. Sermaye erimesinde risk ağırlığı yüzde 100 olan varlıkların payının artışı da etkili oldu. Bu oran 2007'nin ilk yarısına göre yüzde 40'tan yüzde 50'ye yükseldi. Bankalar, kredi kullandırma eğilimini korudu. Risk ağırlığı sıfır olan hazine kâğıtlarının payını da yüzde 32'den yüzde 21'e indirdi.
Bütün bu gelişmelere karşın piyasada, sermaye yeterliliği hızla eridiği için BDDK'nın uyarısı ile karşılaşan ve durumunu son dakikada düzelten küçük ölçekli bankalar olduğu biliniyor. Kamu bankalarının sermaye yeterlilik oranının sektör ortalamasının 2 puan altına inerek yüzde 14.9'da gerçekleşmesi gözden kaçmıyor. "Yeniden yapılanıyoruz" deseler de Türkiye'de hayal kırıklığına uğrayan, çıkış yolları arayan yüzde 100 yabancı sermayeli bankalar olduğu duyuluyor. İşte bu yüzden finansal kuruluşlara gözümüz gibi bakıp, koruyucu tedavide tereddüt etmememiz gerekiyor.
Yayın tarihi: 18 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/18//muderrisoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.