Beyazıt Öztürk ile geçen hafta yaptığımız sohbette stres idaresinden bahsediyorduk. Hatırlarsanız; otokontrolde yaşadığı zaman kendini rahat hissettiğini söylemişti. Sohbetin bir bölümünde, otokontrolde yaşamanın vücuda yaptığı baskıdan ve bu baskıyı gün içinde nasıl boşaltabileceğinden bahsetmiştim. Anlattıklarım ilgisini çekti. Sağlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri; kontrolü ne kadar elimizde tutmaya çalıştığımızla ilgilidir. Bu süreçte harcanan olağanüstü enerji, endişe ve yaşanılan stres insana kalp krizi bile geçirtebilir.
İÇ DENGE ÇOK ÖNEMLİ!
Pek çok insan sağlıklı yaşamayı sadece diyet ve spor yapmak olarak görüyor ve en önemli elementi atlıyor; iç denge... Genç yaşlarda vücut daha dayanıklı olduğundan, kendimize yaptığımız baskının etkisini hemen hissetmiyoruz. Ama yaş ilerledikçe bu gaddarlığın bedeli hem ruhsal, hem de fiziksel olarak ortaya çıkıyor. Geçen gün Çeşme'de tanınmış bir işadamının teknesindeydim. Deniz muhteşem, hava limonata gibi... Teknedeki işadamlarından biri şikayete başladı. "Bugün ofiste bir an geldi, üstümdeki her şeyi fırlatıp, atmak istedim. Saatimi, cüzdanımı çıkartıp, attım. Patlayacaktım" dedi. Bu hissi, son zamanlarda kuvvetli baş ağrısı da çekerek yaşıyormuş. Yaptırdığı sağlık kontrolünde nedenini bulamamışlar. Sigarayı bırakmış, bu sefer kilo almış. Doktoru, "Bu kadar tansiyon, kilo, baş ağrısı daha kötü. Sen yine sigaraya başla" demiş. "Sigaraya başladım ama hepsi aynı şekilde devam ediyor. Hayat standardım çok düştü. Hiçbir şeyden eskisi gibi zevk almıyorum" diye konuşuyor.
MAKİNE DEĞİL İNSANIZ!
Sonra başka bir arkadaşım eşinin stresinden yakınmaya başladı: "Eve geliyor, evde bile iş düşünüyor. Çocuğundan bile zevk alamıyor. Gece 03.00'te kalkıp,
televizyon seyrediyor. Beyni hiç durmuyor." Herhalde böyle yaşamaktan fıttıranlar vardır. Sonuçta insanız, makine değiliz ya! Sanatçılardan politikacılara, işadamlarından taksi şoförlerine kadar günümüzün en büyük sorunu beyin yorgunluğu. Amerikan Demokrat Parti lideri Barack Obama, İngiltere'nin bir sonraki başbakanı olacağına inanılan Muhafazakar Parti lideri David Cameron ile sohbet ederken; fark etmeden mikrofona yakalanmış. Bir lider olarak detaylara kendini kaptırınca büyük resmi kaybetme korkusundan bahsediyorlarmış. Obama, "Yapılması gereken en önemli şey; gün içinde düşüncelerinden arınabileceğin kısa zamanlar yaratabilmektir" demiş. Mikrofonda olduklarını bilseler, daha güzel sözler seçemezlerdi herhalde. Leonardo Da Vinci stüdyosunda yatak bulundururmuş. Vakit kaybettiği ile ilgili kendini eleştirenlere de; "Dinlenmezsem işi de bitiremem" diye cevap verirmiş. Ufak da olsa özellikle zihinsel kaçışlara hepimizin ihtiyacı var. Ofisinize yatak taşıyın demiyorum ama Leonardo'dan azıcık ilham alabilirsiniz ve suçluluk hissetmeden beyninizi dinlemeye biraz ara verip, vücudunuzu dinlemeye başlayabilirsiniz.
VÜCUDUNUZU DİNLEYİN
Çünkü vücudunuz sizi dinliyor ve bunu kronik gerginlik, baş ağrısı, sırt ağrısı ve tansiyon gibi belirtilerle gösteriyor. Arada bir otomatik pilotu devre dışı bırakıp, kafayı dinlemek için mutlaka bir dağın tepesine veya deniz kenarına gitmeniz ya da ashramda yaşamanız gerekmiyor. Gerçekten faydalı düşünmekten sizi alıkoyan şeylerden uzaklaşabilmeyi bilmek çok önemli. Akışı biraz yavaşlatmak, bu arada fark etmeden düşünmekle, düşünceyi fark etmek arasındaki farkı algılayabilmek... Daha çok çalışmak yerine, vücudunuzu fazla zorlamadan daha akıllı çalışmak alışkanlığını edinin. Çünkü siz beyninize dinlenme fırsatı vermezseniz, beyin zaten konsantrasyon kaybı ve yorgunluğu ile o zamanı sizden alıyor. Otokontrolü tümden bırakın demiyorum ama zihinsel esnekliğinizi biraz arttırmanız için kabul edebileceğiniz bir olabilirlilik ölçüsü koyun kendinize. Asıl bu tip bir kapasite ve kontrol ile hayatınıza egemen olabilirsiniz.
Yayın tarihi: 9 Ağustos 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/09/gny/haber,7B9C5F49FFD24CE696E1049BA970A820.html
Tüm hakları saklıdır.