Her şey kontrolümün dışındaydı... Öleceğimi hissettim... Uçak sanki pilotun kontrolü dışındaymış hissini veren çok sarsıntılı bir inişe geçti. Tekerlek büyük bir gürültü ile yerle temas ettiği anda kanatlardan biri yere çarpacak gibi oldu. Yerde ilerlemeden, motorlara tam güç verilerek şiddetli bir sarsıntı ile tekrar tırmanmaya başladık. Tırmanmanın hızı ile vücudum koltuğa yapışmıştı. Ne olduğunu anlayamıyorduk.
FERYAT FİGAN BAĞIRDI
Gittikçe hızlanıyorduk ama sanki o hızın kontrolü yoktu. Uçağın, yeterli gücü toparlayamayıp, düşeceğini sandım. Hiç ara vermeden feryat figan bağırarak ağlayan iki çocuğun sesi kulağıma siren sesleri gibi geliyordu. Tırmanma, hiçbir açıklama yapılmadan birkaç dakika aynı şiddetli sarsıntı ile devam etti. Kalp çarpıntısı, çaresizlik hissi, ölüm korkusu, bağıranlar, ağzını bıçak açmayanlar, terleyenler, dua edenler, kusanlar... Korkunun her şekli o uçağın içinde bizimleydi. Her şey sanki ağır çekimde gelişiyordu... Rahat bir irtifaya ulaştığımızda, pilot uçağa çok kuvvetli bir rüzgar vurduğu için emniyette olmadığımızı düşünerek tekrar tırmandığını ve inişi tekrar deneyeceğini açıkladı. Çok ilginç; tehlikeyi en yoğun yaşadığımız an, düşeceğimizi düşünerek 'buraya kadarmış' diyebilip, teslim olmuştum. İkinci bir şansımız olduğunu duyduğum andan itibaren korku tüm bedenimi kapladı. Şartların tamamen kontrolümün dışında gelişiyor olması ile bütün vücudum kasılmıştı. Yanımda oturan kızım Mira ağlamaya başladı. "Anne çok korkuyorum, ineceğiz değil mi? Ölmek istemiyorum... Ölmek istemiyorum.." 13 yaşındaki kızımın korkudan ağladığına çok az şahit oldum. Mira hep kuvvetli olmuştur. Onun ölüm korkusunu bu şekilde tecrübe edişi ve benim çaresizliğim korkunç bir histi. Elini tutup, "Merak etme, her şey iyi olacak, bak ben sakinim" diyebildim. O anda genç kızken bir tanıdığımın baktığı tarot falı aklıma geldi. Bir uçak kazasında ölebileceğimi söylemişti. O günden sonra hayatımda falla ilgilenmedim. 20 dakika kadar süren ama sonsuza kadar sürdüğü hissi veren ikinci deneme sırasında etrafımdakileri izlemeye başladım. Koridorun diğer yanında oturan 50 yaşlarındaki adam gözlerini sımsıkı kapatmış, dua ediyordu. Hemen arkasında oturan genç kadın yanındakinin elini sımsıkı kavramıştı. Diğer elini ise kalbinin üstünde tutuyordu. Herkesin yüzü bembeyazdı. Bana gelince, sürekli sağ ve sol kanadın altından yere ne kadar yaklaştığımızı takip etmeye çalışıyordum. Başımı iki yana çevirmekten, kasılmaktan ve sarsıntıdan midem bulandı. Yüzümü iki elimle kapatıp, vücudumdaki kasılmayı rahatlatmaya ve başımıza gelebilecek en kötü sonucu kabullenmeye çalıştım. Tekerlekler yere şiddetle vurduğunda aynı şeyi tekrar yaşayacakmışız hissi ile daha da kasıldım. Bacaklarım titriyordu. Koltuğuma büzüldüm. Yavaşlamaya başladık... Yerdeydik... Hayattaydık... Sessiz yaşlar, gözlerimden önce sicim gibi, sonra yoğunlaşarak akmaya başladı. Yaşamak her şeye rağmen çok güzel. Şimdi Çeşme'deki bir aylık tatilimin tadını çıkartabilirim...
EN BÜYÜK TECRÜBE
Ertesi gün, gazetelerde 'Lufthansa'nın Münih-İzmir seferini yapan uçağı faciadan döndü' haberini okudum. Uçağın tekniğinden anlayanlar, yere değecek kadar yavaşlamış bir uçağın kuyruk yere çarpmadan güç toplayarak tekrar havalanabilmesinin çok zor olduğu yorumunu yaptılar. Uçmaktan korktuğumu yakınlarım iyi bilir. Bununla beraber, en korktuğunuz anlar, en kuvvetli olmayı öğreneceğiniz anlardır. Korkuyu tecrübe ettiğiniz bir anda; korkunun kontrolü altında kalmakla, korkuyu izleyebilmek arasındaki gidiş gelişler, vücuttaki etkisini rahatlatmaya çalışarak o anda bile duygularınıza esir olmamanın pratiğini yapabilmek, hayatta öğrenilebilecek en önemli tecrübelerden biridir.
Yayın tarihi: 26 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/26/gny/haber,FE5EC3A0B84A4344B4932737FF5C9FF0.html
Tüm hakları saklıdır.