- Erdoğan'ın ilk mesajı 'Herkesi kucaklayacağız' şeklindeydi. Bu süreçten ders aldığını mı gösteriyor?
- Bu ders almak değil, söylenmesi gereken bir şey.
- Erdoğan, karşısında duranların güvenini kazanmak için değişecek mi sizce?
- Değişebilir. Esasında benim için önemli olan; pratikte AKP'nin AB konusunda atacağı adımlar... Daha önce bu konuda hayal kırıklığı yarattı. Ama o hayal kırıklığı da fırçaların başlamasıyla ilgiliydi, teslim olmuştu. Artık bir toplumsal hareketin temsilcisi olmaktan çıkmış, devletin parçası haline gelmişti AKP,
Türkiye'deki bütün partiler gibi bir şey olmuştu. Çünkü darbe söylentilerinden çok korkmuştu. Bugün yapması gereken şey şu; toplumdan gelecek dinamiklere zihnini açmalı. 301 konusunda Cemil Çiçekvari değil de, başka şekilde düşünmeli. Başörtüsü, Kürt sorunu, sivil anayasa, demokratikleşme, insan hakları, AB gibi konularda bu toplumun gerçekten sesini duyurabileceği kanalları açmalı. DTP'nin kapatılması konusunda otoriter zihniyete karşı demokratik bir karşı duruş sergileyebilirse, büyük oranda güven duyulacak AKP'ye..
- 'Yaşam tarzım değişecek' endişesi duyanlar peki?
- Şimdi 'yaşam tarzını korumak' ne demek? Aslında 'ben demokratik şekilde özgürlüğümü yaşamak istiyorum' demek. Bu çok kabaca, demokrasi talebidir. Eğer bir siyasi yapı ya da bir hükümet insanların demokrasi içinde yaşamalarını sağlayacak önlemleri alıyorsa, benim korkularım da otomatik olarak kalkar. 'Bakın arkadaşlar valla bir şey yapmayacağız, içki içmenize de izin vereceğiz,' demek çözüm değildir.
Yayın tarihi: 3 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/03/pz/haber,F58D29EFEA184E1F84FE72100B3E4197.html
Tüm hakları saklıdır.