kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Temmuz 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Toprak deyip geçme, tanı!

Bunca ölüsü ile, dün bir Irak vardı, bir de "yakın" olan.
"Yakın" olan bizimdi, biz idik.
Kahpelerin bombalarında 17 canını toprağa vermişti ki "Asya ile Avrupa'nın köprüsü" kadim İstanbul...
Küçük çekmecesinden de "kaçak yabancı" cesetleri fışkırttı.
"Terör, bomba, pusu, kalleşlik, hainlik, kahpelik" elbette öznesi olan olaylar.
"Devlete karşı terör örgütü" nden "halka karşı terör örgütü" ne, "devlet içinde terör örgütü" ne, "yabancı devlet uzantısı terör örgütü" ne kadar, nasıl deniyor, "hedefleri, emelleri" var.
Ama bir de biz, hepimiz varız.
Çok şeyi daha fazla mümkün kılan hoyratlıklarımız.
Şiddetle, en azından hiddetle, hayatın ve insanın değerini sıfırlayan cinnetle yoğrulmuş hayatlarımız.
Birbirimize, aramıza karışana karışmayana, gelip geçene sunduğumuz, içine düştüğümüz, içinde debelendiğimiz, içinde boğulduğumuz kafeslerimiz, kasalarımız, konteynırlarımız, içine gömüldüğümüz tarlalarımız, betonlarımız!
Bir TIR, onlarca kaçak yabancıyı yüklemiş kasasına, 13'ünü boğmuş, 13 cesedi İstanbul kıyısında araziye atıp da kaçıvermiş.
Öyle ya, burası kamyon kasalarına istiflenmiş Urfalı, Adıyamanlı mevsimlik (sigortasız, kayıtsız, haksız, hukuksuz) "işçiler" in toplu halde ölüme taşındığı, kasalardan derelere düşürülmüş 12'lik, 14'lük kızların toplu halde boğulduğu ülke.
Burada, Diyarbakır'ının da, İstanbul'unun da, Ankara'sının da işlek caddelerine, otobüs duraklarına, çöp kutularına "katliam" bombaları koyabilenler de yaşıyor... Yaşıyor ve öldürüyor.
Burası kamyon kasalarında öldürülen köylülerin, işçilerin, süt kızların, 100'üncü cesede gelene dek pek umursanmamış tersane "işçileri"nin, boş verilmiş tünellere gömülü madencilerin, hastane hastane dolaştırılırken can veren bebeklerin de ülkesi.
Buranın "en mutena" sahil kasabalarından, yoksul, istismar edilmiş, esmer tenli, pasaportsuz, yeryüzünün lanetlisi yoksulun yoksulu kaçakları istiflemiş tekneler açılır... Denizlerden cesetler toplanır.
Buradan, "dünyanın incisi" İstanbul'dan, Ardahan'dan Edirne'ye, kaçakları yüklemiş TIR'lar yola koyulur...
Tarlalardan cesetler toplanır.
Sadece şu 6 milyarlık dünyada kendilerine azıcık insanca bir yer bulabilme hayaline düşmüş esmer, kara kuru "yabancılar" değil, onlarla aynı kaderlerin yolcusu "vatandaşlarımız" da kaçak yollarına atılır. Bir Avrupa limanına atılmış konteynırdan cesetleri toplanır.
O yüzden...
Ey yolcu...
Ankara'ya gelirken, "kapatılması istenmiş de açık ama yaralı bırakılmış bir iktidar partisi, bir de kapatılmak istenen muhalefet partisi" göreceksin, sakın şaşırma! İstanbul'a gelirken, "bombalarla, suikastlarla, terörle suçlanan ordu, üniversite, medya, dünyası mensupları" göreceksin, şaşırma!
Bastığın yerleri sadece toprak diyerek geçme, tanı...
"İstiklal şehitleri"nden bu yana, biz o toprağa çok ayıbımızı, çok günahımızı, çok günahsızımızı, çok insanımızı, çok misafirimizi, çok kaçağımızı, çok evladımızı, çok bebeğimizi, çok yoksulumuzu, çok kanımızı ve çok canımızı da gömdük.
Bir çöp kutusuna konmuş bombayla da...
Çöp gibi tarlalara saçılmış cesetlerle de!