Şimdi burada o olacaktı ve sizlere birkaç gün sonra başlayacak Olimpiyatları anlatacaktı. Oysa ben varım ve onu anlatmaya çalışıyorum" dedim, bana uzatılan kameraya.. Yukarılarda bir yerlerde beni dinliyorsa, öfkeden deliye döneceğini bilerek..
Cüneyt Ağbi sahte bir mütevazılık içinde "Anlatmaya, yapmaya, söylemeye çalışacağım" diye halkın önüne çıkanlara deli olurdu çünkü..
"Ben deneme tahtası mıyım?. Ne demek 'Çalışmak?..' Çalış hazır olduğunda gel" derdi.
Ömrü Olimpiyat, ömrü atletizm çalışmakla geçmişti. Kaç kez kitabını yazdığı halde, her Olimpiyat öncesi, bir yıl evvelinden başlayarak hatta, çalışırdı. Bilirdi ki, Oyunlar yaklaşınca, başlayınca, yığınla gazeteci, televizyoncu ona gelecek ve soracaktı..
"Cüneyt Ağabey..?"
Hazır olmalıydı.. Her zaman, her an hazır.. Geçen yaz girmişti Pekin'in havasına.. Okuyor, kesiyor, yapıştırıyor, notlar alıyor, dosyalar hazırlıyor, gazete ve televizyonlarla konuşup projeler üretiyor, bir yandan da beni ikna etmeye çalışıyordu..
"Hıncal gel!.."
Ben Sydney'den dönerken, 2000'de "Tamam.. Kapadım Olimpiyat defterini artık. Bundan böyle gençler gitsin, hiç Olimpiyat görmeyenler gitsin" demiş ve Atina Oyunları için yapılan tüm teklifleri geri çevirmiştim. Bu defa "Çin" kozu ile vurmaya çalışıyordu beni..
"Yahu Çin'i hiç görmedin.. Hele de Olimpiyatları bilirsin.. Senden, benden başka peşine düşen pek olmaz ya, ayni zamanda bir Kültür Olimpiyatı sürer gecelerinde.. Çin kültürünü de yakından izleyeceğiz.. Oyunları, dansları, müzikleri, sergileri, müzeleriyle.."
"Cüneyt Ağbiyle bir de Çin yaşamak" fikrine yavaş yavaş ısınmaya başlamıştım ki, o feci kaza geldi.. Trafik kurallarının hiçe sayıldığı, herkesin pervasız her şeyi yaptığı ve yapanın yanına kar kaldığı bu yeni Teksas'ta o yaya geçidini unuttu. Ona bir yarış hızıyla çarpan sürücü de, kent içinde, yerleşim alanlarındaki hız sınırlamasını..
Cüneyt Ağbi şimdi yok..
Ben şimdi ekrana onu anlatacağım, hem de birkaç dakikalık söyleşi içinde..
50 yıl.. Tam 50 yıl birlikteydik biz onunla..
İşin başında, Öncü'de ben onun şefiydim.. Ortasında, Delta'da o benim patronum oldu.. Ama başından sonuna "Ağabeyim" kaldı. Benim değil sadece, tüm Uluçların ağabeyi.. Ailemizin en büyüğü oydu son zamanlarda..
Hadi anlat bakalım..
Hele de o sergiyi gezdikten, o beraber yaşanmış elli yılın anılarını duvarlarda, konsollarda yeniden izlemiş, yeniden o günlere dönüp bir duygusallık denizinde boğulmuşken konuşmak ve o 50 yılı anlatmak olacak şey değil.. Olmadı da tabii..
Neler saçmaladığımı hatırlamıyorum..
Cüneyt Ağbi'den geride kalan eserler de vardı sergide..
Makaleleri.. Olimpiyat Kitapları.. Lider ve Liderlik.. Harf İnkılabı.. Ve Çömez.. O muhteşem Çömez..
"Ağbi bu kitabı İngilizceye çevir. Amerika'da basalım. Best seller olur" dediğim o akıllara durgunluk veren Çömez..
"Olmaz" demişti.. Çömez kitapta "O" diye geçiyordu.. Kadın mı, erkek mi belli değil.. Belli de olmaması lazımdı zaten.. "Oysa İngilizce de, He, ya da She diye yazmam lazım, o zaman cinsiyet veririz Çömez'e.."
"Bir yolunu buluruz" dedim.. Belki de vakti yoktu, bulamadı. Dünyayı sarsacak bir kitap unutuldu gitti.
Dünyayı asıl sarsacak bir kitabı ise hiç yazamadan gitti, Cüneyt Ağabey..100 Metrenin Tarihi.. Olimpiyatların değil, Atletizmin değil, sprint koşularının da değil, 100 metrenin tarihi..
Onun bilgiye, belgeye ve ayrıntıya düşkünlüğünü bu kitabın hazırlıkları sayesinde gördüm, yaşadım ve anladım..
Tam 50 yıl bu kitaba belge topladı.. Gittiğimiz her kıtada, ülkede, kentte, sahaflara daldık, semt pazarlarını gezdik.. Olimpiyat, atletizm üzerine ne bulduysak aldık..
"Ağbi sen İsveççenin İ'sini bilmezsin. Bu kitap ne işine yarar" dedim, eşek yüküyle para verirken bir kitaba, Göteborg bit pazarında.. Şöyle salladı sayfaları, birini açtı.. Siyah beyaz dökülen bir fotoğraf.. "Bu resmi başka hiçbir yerde bulamazdım ki" dedi..
Amerika'ya randevu alıp gitti, Jesse Owens'le konuşmak için.. Kendi cebinden..
"Ağbi yaz artık.. Ağbi başla artık" dedim, bin kere, son 30 yıldır..
"Daha çok eksik var" dedi hep.. Binlerce belge biriktirdi.. Ama kafasında hep "Eksik" ti, dünya çapında uzmanı olduğu 100 metre..
Başlamadı.. Başlayamadı..
Gitti Cüneyt Ağabey..
O belgeler, o notlar ne oldu bilemem..
Bildiğim o kitap artık hiç yazılmayacak..