Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin artık iyice ustalaştığı veya uzmanlaştığı sihirli formüllerden birini daha üretmeyi becerdi: "AK Parti'yi kapatmıyoruz ama bıçak sırtında tutuyoruz." Son günlerde ağır basan senaryolara, beklentilere, dileklere uygun, kimilerinin
"Piyasa dostu", kimilerinin ise
"Demokrasi dostu" diye niteleyeceği bir karar bu.
Biz bu sonucu dün İstanbul'un çılgın kalabalığından iki-üç haftalığına uzaklaşmak için sığındığımız Ege kasabasındaki AK Parti teşkilat bürosunun önünden geçerken hissettik. Günlerdir kapalı olan büro sabah erken saatlerde açılmış, camları silinmiş, sandalyelerin tozu alınmış, iki
televizyon haber kanallarına sabitlenmiş, çay ocağı konukları ağırlamaya hazır duruma getirilmişti. Öğleye doğru tekrar önünden geçtik. Vatandaşlar gelmeye başlamıştı, heyecanla ama itiraf edemedikleri bir umutla bekliyorlardı. Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından sonra bir kez daha uğradık: Alkışlar, sevinç çığlıkları, kucaklaşmalar.
Daha önemlisi büronun karşısındaki yazlıkların balkonlarından insanlar sarkmış, göstericilere destek veriyorlardı. Ve en önemlisi, o balkonlarda Atatürk'ün kalpaklı posterinin süslediği Türk bayrakları dalgalanıyordu.
Başbakan Erdoğan ve kurmayları bu satırları okuyacaklar mı bilmiyoruz; ama hiç değilse danışmanları yukarda çizdiğimiz tabloyu onlara aktarmalılar. Tablonun içerdiği mesajı da: Hangi siyasi görüşte olursa olsun, halkımız uzlaşma istiyor, huzur istiyor, istikrar istiyor. Birlikte yaşama koşulları Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın kararı açıklarken vurguladığı gibi, "Birlikte yaşama koşullarının sağlanmasını" istiyor.
AK Parti seçmen güvenini yenileme yoluna gider mi; önümüzdeki günlerde, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının yayınlanmasından sonra göreceğiz. (Yüce Mahkeme, üniversitelerde turban serbestisine ilişkin Anayasa değişikliğini iptal kararının gerekçesini de bir an önce açıklamalı.)
Ancak seçime gitse de, gitmese de Başbakan Erdoğan'ın 22 Temmuz 2007 Pazar gecesi, AK Parti Genel Merkezi balkonundan Türk halkına bulunduğu ve bizim de birkaç kez hatırlattığımız taahhüt en güçlü şekilde tekrarlanmalı ve yeni dönemin yol haritası olarak kabul edilmeli. Şöyle demişti Erdoğan:
"Demokratik tercihini AK Parti'den yana kullanmayan değerli vatandaşlarıma seslenmek istiyorum; sizin sandıkta verdiğiniz mesajı da anlıyorum. Lütfen müsterih olun. Kime oy vermiş olursanız olun, oylarınız bizim için değerlidir, tercihlerinize saygı duyuyoruz. Farklı tercihleri demokratik hayatımızın zenginliği olarak görüyoruz.
Demokrasi, çoğulculuk içinde farklı siyasi tercihlerin rekabetini esas alan bir rejimdir. Seçimlerden daha güçlü bir şekilde birinci çıkan parti olarak bu zenginliği korumak herkesten önce bizim görevimizdir. Rahat olun. Çünkü milletimizin emanetine sonuna kadar sahip çıkacağız.
Hepimizi birleştiren ortak değer ve hedeflerimiz var. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz'i daha da yükseklere taşıyacağız. Milletimizin değerlerinden, Cumhuriyetimiz'in temel niteliklerinden asla taviz vermeyeceğiz."
Türkiye'nin barış, huzur, istikrar, refahın damgasını vuracağı, demokrasinin daha da güçlendirilip derinleştirileceği bir döneme yelken açması için, bu taahhüdün gereğini yerine getirmek yeterli.
Yayın tarihi: 31 Temmuz 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/31//haber,D6076759BDDC4387A535F50799C61A7B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.