Fanatikleri saatlerce tuvalete bile gitmedi!

İnsanların sabahın erken saatlerinden itibaren akın akın geldiği Metallica konseri için stadın önüne vardığımızda; Ali Sami Yen, siyah denizinin içinde kaybolmuştu. Tabii önceki geceden beklemeye (orada yatmak suretiyle) başlayan marjinalleri saymıyoruz bile! Kapılar saat 14.00 itibariyle açılmıştı ve konsere saatler kala stadyum neredeyse tıka basa dolmuştu. Rockçısı da vardı, metalcisi de, varoşlu genci de... 35 bin bilet satılmıştı ama bileti olduğu halde dışarıda kalanlar ya da karaborsa biletlerle içeri girenler de dikkati çekiyordu.

ÖDÜLLERİ PENA OLDU
Bu konserde de en popüler yer saha içiydi... Pek çok insan en önlere giderek, fanatiği oldukları insanları o sahnede yakından görebilme şansını yakaladı. Bu nedenle; sahnenin ön taraflarını hep fanatikler doldurmuştu ve tuvalete gitmek için bile saatlerce yerlerinden ayrılmadılar! Bu vefalı bekleyişin karşılığını da konser sonunda kapabildikleri pena ve bagetlerle aldılar. İstanbul'daki bu üçüncü Metallica konserinin ön grupları 'Pentagram' ve 'Down oldu. Pentagram her zamanki performansını sergilerken; Down grubu ise hasretle Metallica'yı bekleyen izleyiciyi harekete geçirmeyi başaramadı. İzleyici de esas performansını Metallica'ya saklıyordu. Bunu da konser başladığında açık açık gösterdiler!

MEKSİKA DALGASI!
Konsere dakikalar kaldığında sabırsız izleyiciler, sloganlar eşliğinde 'Meksika dalgası' yapmaya başladı. Bu, bir rock konserinde rastlanan bir durum değildi! Üniforma gibi duran siyah tişörtleri ve jean'leriyle onbinlerce Metallica izleyicisi, 'Meksika dalgası'nı yaparken muhteşem bir görüntü oluşturuyordu. Derken bütün ışıklar söndü, müthiş bir çığlık koptu ve her Metallica konserinde olduğu gibi önce Ennio Morricone'nin 'İyi, Kötü, Çirkin' filmi için yaptığı müzik duyulmaya başladı. İşte o an yaklaşık 40 bin kişi kelimenin tam anlamıyla çıldırdı. Ve grup 'Creeping Death' ile giriş yaptı. Hep eski albümlerinden söylemeleri, seyirciye tüm konsere eşlik etme şansını tanıdı. Solist James Hetfield seyircileriyle sık sık sohbet etti, İstanbul kelimesini dilinden düşürmedi ve izleyiciyle aralarındaki enerjinin hoşluğundan dem vurdu.