kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Temmuz 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
YAVUZ DONAT

Siyaset ve nezaket

Turgut Özal'ın ölmeden önce attığı son imzalardan biri Yusuf Halaçoğlu ile ilgiliydi.
Özal "imzayı bastı."
Halaçoğlu da, Türk Tarih Kurumu'nda "Yürütme Kurulu Üyeliği'ne" başladı.
Sonra Demirel Cumhurbaşkanı oldu.
Tansu Çiller hükümeti, Marmara Üniversitesi'nde "rektör yardımcısı" olan, Türk Tarih Kurumu'nda da "Yürütme Kurulu Üyeliği" yapan Prof. Halaçoğlu'nu "Başkanlığa" yükseltmek istedi. Kararname Çankaya'ya sunuldu. Demirel de "imzayı bastı."
Başlangıcı olan her şeyin, elbet, sonu da olacaktır. Hoca 21 Eylül 1993'te Türk Tarih Kurumu Başkanlığı'na getirildi. Bu süre içinde "hükümetler geldi, hükümetler gitti." Ama Hoca "göreve devam etti."
Devlette "devamlılık esastır."
"Görevler" geçicidir.
Koltuklar kimsenin "tapulu malı" değildir.
Ancak... Göreve gelmenin nasıl bir "yolu yordamı" varsa, görevden alınmanın da bir "nezaketi" olmalıdır.
Hoca, cuma akşamı Türk Tarih Kurumu'ndan çıktı. (18 Temmuz) Cumartesi günü Bodrum-Gündoğan'a "dinlenmeye" gitti. (19 Temmuz)
Çarşamba sabahı (3 Temmuz) gazeteciler aradılar:
- Hocam, görevden alınmışsınız.
- Haberim yok... Sizden duyuyorum.
Devlet görevleri "nöbet" gibidir.
"Bayrak yarışı" gibidir. Biri gider, diğeri gelir.
Önemli olan "sistemin işlemesidir... Hizmetin yürümesidir."
Ama gidecek olana "güle güle" demek çok mu zor?
Davet edip "hizmetlerinize teşekkür ederiz" demek, bir "teşekkür plaketi" vermek, yanağından öpüp "kapıya kadar geçirmek" çok mu masraflı, çok mu zaman alıcı?
Siyaset "nezaketten neden bu kadar uzak?"