Belki doğrudur...
Sızan haberlere göre AK Parti'nin MKYK toplantısında Abdüllatif Şener'in istifasının ardından değerlendirme yapan Başbakan Tayyip Erdoğan
"Bu tür hareketlerin başarılı olduğu tarihte görülmemiş. Trenden inenle işimiz olmaz. Yine de yolu açık olsun" demiş.
Türkiye'de çok partili demokrasinin serüveniyle ilgilenenler,
"Trenden inmek" konusunda
"zamanlama"nın öneminin farkına varmışlardır.
Genel olarak problemsiz biçimde, hızını koruyarak, varmayı amaçladığı istasyona doğru yol alan trenden inmek, gerçekten kimseye bir şey sağlamaz. Ama kişi trenin rayından çıkıp devrileceğine dair bir şey biliyor veya hissediyorsa, trenden inmek veya atlamak, tabii ki beraberinde en azından güvenlik ve duruma göre belirli bir sürede başarı da getirir.
Böyle örnekler çok.
Demokrat Parti örneği Demokrat Parti'den 1950'lerin sonunda yani 27 Mayıs 1960 askeri darbesi öncesinde kopan Hürriyet Partililer ve Adalet Partisi'nden 1960'ların sonunda yani 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden önce kopan Demokratik Partililer böyle örneklerdendir.
Demokrasi treni raydan çıkıp devrilmeden trenden inenlere örnek olarak verilebilecek durumlar da var tabii.
Örneğin
"4'
lü Takrir" ile 1946'da CHP'den kopup Demokrat Parti'yi kuranlar da, ileride iktidar olarak doğru davrandıklarını kanıtlamışlardır.
Veya Bülent Ecevit, CHP treninden inip DSP'yi kurduktan sonra iktidara gelip Başbakan olmamış mıdır?
Yahut Şener'in de aralarında bulunduğu
"gençler" Erbakan'ın Milli Görüş teninden inip AKP'yi kurarken, trenin raydan çıkacağını mı, yoksa işin çığırından çıktığını mı hesap etmişlerdi acaba?
Çömez değil Her ne olursa olsun, Abdüllatif Şener de herhalde bir hesap yapmıştır.
"Zamanlama" konusunda hatalı olabilir. Ama bu hem Şener'in aceleciliğinden, hem de kamuoyu baskısından kaynaklanmıştır. Şener herhalde AK Parti'nin kapatılacağını, Erdoğan'ın yasaklanacağını var sayarak, yeni lidere ve partiye ihtiyaç duyulacağını hesaplıyordu. Ancak hesabını erken açığa vurdu. Deniz Baykal'a bile taş çıkartan bir acelecilik sergiledi. Ve şimdi, şu anda raylar üzerinde problemsiz biçimde ve hızla giden AK Parti trenindeki yolcuların müstakbel partisine taban olmasını bekliyor. Bu pek mümkün olamaz.
Ama yine de AK Partililerin Abdüllatif Şener'e, Turhan Çömez'miş gibi bakmaları doğru değildir.
Neticede Şener siyasette deneyim sahibi, inancına ve ülkesine uzun yıllar hizmet etmiş bir kişidir. Siyasette varlığına her zaman ihtiyaç duyulan
"1'inci Adam olma isteği"nin Şener'de bulunması, iyi bir şeydir.
Parti-içi demokrasinin yokluğu, nice değerli ve parlak ismi Türk siyasetinde hüsranla biten sonsuza kadar bekleyişlere mahkum etmemiş midir? En somut örnek Baykal'ın CHP'sinde, parlayan her ismin tasfiye edilmesi değil midir?
Bir başka önemli nokta da şu.
Şener bir siyasi parti kurup rekabet ortamına katılıyor. Bir çete veya darbeci bir örgüt kurmuyor ki. Programını ve vizyonunu açıklamak zorunda. İktidarı namluların ucundan değil, seçim sandıklarından olacak veya olmayacak. Durum böyle. Dileğimiz AK Parti treninin raydan çıkıp devrilmemesidir. Şener de, dileriz kaotik bir boşluğa değil, sağlıklı bir demokratik ortama hizmetini sunar.
Bugünkü Tüm Yazıları
Abdüllatif Şener çete değil bir siyasi parti kuruyor...
Yayın tarihi: 14 Temmuz 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/14//haber,B671D903249F4FA686696F3A96563709.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.