Kadınlar ve erkekler yüzyıllardır 'yapışık ikiz!'ler gibi ele ele, diz dize yaşamalarına rağmen 'iki bilinmeyenli bir denklem!' sanki. Her iki tarafın da ne yazık ki kendilerine ait 'kör nokta'ları oldu. Kadın asırlardır erkeklerden yana dem vurdu. Erkekler ise kadına gem vurdu. Böylece gemi azıya alan kadın duygularına kapılıp delice aşık oldu. Kör kütük aşktan sarhoş olunca da erkeğe şu korkunç sözü söyler oldu: "Sen benim için her zaman tek erkek olacaksın! Hayatıma asla başka bir erkek sokmayacağım!" Kadının bu ürkütücü sözüyle bir at gibi şaha kalkan erkek, ilk fırsatta kadını sırtından tepti. Başka bir kadını sırtına attı! Erkeğin bu hoyrat tavrından sonra kadın değişti. Deyim yerindeyse ilişki 'oyuncusu!' ve 'düzenbazı!' oldu. Bir eğitmen gibi erkeği eğitmeye kalktı. Onlara kendi ruhunu kattı. Nietzsche'nin de söylediği gibi şu gerçeği unuttu: "Bir erkek ancak bir erkek gibi davranarak, kadının içindeki kadının ortaya çıkmasına yol açar!"
KADIN DEKODER OLAMADI! Ama gelin görün ki erkeğin kurduğu tuzağa karşı artık 'gözü açık!' olan kadın, bir kez daha erkeğin tuzağına düştü. Seçmedikleri bir evliliğin ya da ilişkinin girdabına gizlice çekildiler. O günden sonra da kadınlar kendi beceriksizliklerini duygusuz erkeklere yükleyip hep bir ağızdan şöyle haykırdılar: "Bu erkek milletini anlamak çok zor!" Peki, bu hayatta şeytana pabucunu ters giydirmesini öğrenen kadın, erkeğin hakkından neden gelemedi? Onları çözecek 'dekoder!' neden olamadı? Bence kadın erkeğin sis perdesini aralayamadı; çünkü erkekler hakkında şu gerçekleri asla göremedi:
CİNSELLİĞİ CİNSEL ORGANI! BİR: Kadın, cinselliği ilk önce kalbinde duyarken; erkek, cinselliği cinsel organında duymakta. Uyarılmış bir cinsel organ da ne yazık ki erkeği vicdansız kılmakta. O işten sonra da, kadını erkeğin gözünde değersiz kılmakta.
İKİ: Kadın hep 'seven kişi!' iken, erkek hep 'sevilen kişi!' oldu. Bu gerçeği bilen erkek, kadının üzerine eğilmedi. Bir başka 'çırpı!' için tuttuğu dalı kolaylıkla bıraktı. Böylece 'erkeğinin üzerine düşen!' kadın ortada kaldı.
ÜÇ: Kadın erkek için değişirken, erkek kadın için değişmedi. Değişmeyen erkek ilişkinin kuralını koydu. Kuralı koyduğu için de kadını bir düdük gibi öttürdü.
DÖRT: Kadın, evliliği, sonun başlangıcı olarak görürken; erkek, evliliği, başın sonu olarak gördü.
BEŞ: Kadın yalnızca kendisini beğenip diğer kadınları hafife alınca, erkek 'hafif meşrep!' kadınları beğenip yatağına aldı. Böylece evdeki kadın erkeğine karşı, hem de öteki kadına karşı kaybetti.
Yayın tarihi: 10 Temmuz 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/10/gny/akyuz.html
Tüm hakları saklıdır.