TV'de gazeteci arkadaşlarım anlatıyor:
Maçlar sırasında
Hasan Doğan bir gün İsviçre'de,
"Kolum ve sırtım ağrıyor" demiş.
Bunun zaman zaman olduğunu, genellikle masaja gittiğini söylemiş; o gün de o heyecan ve koşuşturma içinde, üstünde durmamış pek.
Bilen biliyor; bu işaret fişeğidir.
Üç buçuk yıl önce o fişeği bir kez daha aldığım bir gece, yine boş verip yine eve gitmek yerine ikna edilerek hastaneye gitmeseydim... Başıma gelmekte olanı sonra öğrendim.
Bir iki ay sonra, hem de anjiyo ile stenti takılmış,
"başkaca sorun yok" denip uğurlanmış biri olarak yine benzer bir fişekle ikinci anjiyoya koşmasaydım da.
Kalp ve damarları; yorgun, bezgin, dermansız ve kansız düştüğünde, onca zaman hayat verdiği bedeni şöyle ya da böyle uyarıyor aslında.Strese, üzüntüye, heyecana, endişeye, yoğunluğa, yorgunluğa, sıcağa, yağa, kiloya, sigaraya, hareketsizliğe filan artık tahammül edemediğinde. Ve nice hayat kurtaran anjiyo,
"her şeyi ortaya koyar" dendiği halde, ne yazık ki atlayabiliyor da zıplayabiliyor da.
Bizzat yaşadım.
Yaşadığım için de hala (henüz) yaşıyorum.
Keşke, hem de İsviçre'de, birisi
Doğan'ı da kalbinden tutup taşıyabilseydi hayata.
Biliyorum,
"keşke" hep nafiledir zaten!
Kim her zaman bilecek ve dinleyecek zaten, o sırada kalbin bilip de fısıldadığını.
İsyanlar içinde kabulleniyoruz ölümü.
Ama inanın, her zaman öyle olmayabilir.
Yayın tarihi: 8 Temmuz 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/08//haber,99C84CC234E2416B9C4A174201BC3EF1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.