kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Medyanın büyük sınavı

"Yandaş medya", "laikçi medya", "muhalif medya" gibi sıfatları ciddiye almayın. İyi gazetecilik vardır, kötüsü vardır. Suçlamalarla kışkırtılmaya çalışılan sert ve gerekli tartışma, esasında medyanın demokrasiyle imtihanıdır.
Türkiye öyle bir sürece girdi ki, artık hemen hemen her şeyi medyanın tutumu belirleyecek. Şimdiye dek yaşanan krizlerde, tıkanmalarda, dönemeçlerde ve demokrasi kesintilerinde medyanın ne kadar güdümlü hareket ettiği bilinen, sayfalar dolusu yazılmış bir gerçek.
Şimdi, geçmişin unutulmadığı bir yolda, çok daha yoğun bir sınav yaşanıyor. Tabii, medya yine başrollerde.
Bu köşeye sağdan soldan iletilen mesaj şu: "Bir ombudsman için bundan daha zor bir dönem herhalde düşünülemez. Yerinde olmak istemezdik!"
İlkinde hemfikirim. İkincisinde ise tam tersini düşünüyorum.
Gazetecilik ve ahlak ilişkileri, halka habercilik adına doğrucu hizmet, medyademokrasi bağlantısı açılarından bakınca müthiş heyecan verici bir dönem.
Demokrasi çerçevesinde verilen düşük yoğunluklu mücadele tırmanırken bu köşede birkaç kez SABAH okurlarına mesleğimizin bile bile deforme edilerek, araç olarak kullanılarak paçavra haline gelmiş rolünün aslında ne olduğunu, ne olması gerektiğini anlatmaya özen gösterdim.
Gazeteyi ve ülkedeki meslektaşları, okurların zekâsını küçük görmemeye çağırdım. Halk gözünde en az güvenilir halden çıkmaları için gerçeklere sadık, onun farklı yüzlerini gösterebilen, dürüst bir haberciliğin gereğini anlattım.
Örtbas etmenin, karartmanın, çarpıtmanın okur tarafından hemen anlaşıldığını vurguladım. Bunları tekrarlamış oluyorum, çünkü test medyanın kendisine de yönelik artık.
Bunun Ergenekon soruşturmasının sona yaklaşmasıyla iyice belirgin hale gelip bir yüzleşmeye kadar gideceği biliniyordu.
AKP ve DTP'yle ilgili kapatma davaları Türkiye'de demokrasinin geleceğiyle ne kadar ilgiliyse, devletin bir savcısı tarafından yürütülen Ergenekon davası da o kadar ilgili. Dolayısıyla, medyanın bu davalarla ilgili tavrı, kendisinin demokrasiyle nasıl bir ilişki kurmak istediğini gösterecek. Medyanın Türkiye'de kendi özgürlükleri başta olmak üzeretüm özgürlük ve haklar konusunda sınav veremediği, halkı hüsrana uğrattığı, sonunda güven yitirdiği malumdur.
Nirengi noktası, demokrasi kavramıdır.
Bir basın, eğer kendini iyi tarif edemez, yoldan sapar, demokrasi dışı yöntem ve söylemleri över hale gelirse, demokrasiye yönelik açık ve yakın tehditleri görmezden gelir, hafife veya alaya alırsa, daha ötesi ciddiye alanları, halka haber ve yorum yoluyla uyarı görevini yapanları da hedef tahtasına oturtursa, sadece şu söylenebilir: Kendisinin varlık nedenini yok etmeye aracılık etmek, herhalde bir tek bu ülkenin basınına mahsustur.
SABAH'ın okurları, gazeteye eleştirel oklarını esirgemeden, böyle bakarlarsa, şu soruyu da sorarlar: Peki tamam da, bu hengâmede hangi haber doğru, hangisi yalan, bunu nasıl göreceğiz?
Günlük yoğun haber akışında (savaşında) en önemli mesele bu.
Ergenekon soruşturmasıyla ilgili çıkan haberler doğruluk ve manipülasyon gibi açılardan sorgulanıyor. Örneğin, SABAH ve bazı rakiplerinde çıkan "7 Temmuz suikast planı" gibi haberlerin "fos" (yani yalan) olduğu iddia ediliyor.
Muhabirler ve yazı işleri ise kaynakların doğru haber verdiğinde ısrarlı. Bu haberleri sorgulayanlar iki şey söylüyor:
- Soruşturmanın gizliliği esastır. Bunları haber yapmak suçtur.
- Bu bilgileri sızdıranlar kullanılmaktadır.
İlki, halkı yanıltan bir ısrardır. Gazetecilik sadece hukuktan ibaret değildir. Öyle bilgiler gelir ki, gazeteci bunu kamu yararı ve menfaati adına halkla paylaşmak zorunluluğunu hisseder. Bunun için hapse girmeyi tazminat ödemeyi göz alır. Bu ahlaki tutumdur, geçmişte bu ülke basınında örnekleri çoktur. Onun için bu "gizliyse yayınlanamaz" safsatasına kulak vermeyin. Buna kanun değil gazeteci sağduyusunu kullanarak karar verir, kamu adına risk alarak.
Kullanılma meselesi ise karışıktır. Bu çoğu kez zamanla ortaya çıkar. Mesela, 28 Şubat'ta, 6-7 Eylül'de bunlar yaşanmış, sonradan anlaşılmıştır.
Acaba, son "7 Temmuz suikast planı" veya benzeri haberler yalan mı? Okur Temsilcisi olarak şu anda sağlıklı bir yorum yapmak mümkün değil. Bunu ancak Ergenekon dava iddianamesi ortaya çıkınca anlayacağız.
Gerekirse en net eleştiriyi, hesap sormayı o zaman bu köşede okuyacaksınız.
Peki, tersi çıkarsa, yani sorgulanan, yalan damgası yiyen haberler doğru çıkarsa, acaba onları önyargıyla veya artniyetle damgalayanlar hesap verecek mi?
İşte bundan emin değilim. Neden?
Çünkü, işaret ettiği köklü medya bağlarıyla, Ergenekon davası, medyanın içine sızan demokrasi düşmanlığının, bağımsız bir dördüncü kuvvet olamayışının ve özgürlükler öncüsü yerine engeli oluşunun da hesaplaşması olacak gibi görünüyor. Bunda yanılmayı çok isterim.
Sevgili SABAH okurları, meslek ilkeleri gözetilerek verilmeye çabalanan haber ve yorumlar karşısında beliren bu hırçınlığı, öfkeyi ve direnişi böyle görmenizde yarar var.
Böyle görün ama eleştirilerinizi de esirgemeyin.