Sergide neyi nereye koyacağımızı bilemedik
Ayşe Erkmen, İstanbul ve Beyoğlu ile arasındaki geçici ilişkiyi 'Aşağı Yukarı' sergisi ile gözle görünür kıldı. Erkmen, Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nin iki katını, izleyicinin algısıyla tersyüz ediyor..
Ayşe Erkmen'in 'Aşağı Yukarı' başlıklı yeni sergisi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde 15 Temmuz'a kadar açık. Yapı Kredi Yayınları, sergiyle eşzamanlı olarak sanatçının hayatı ve işlerine dair Ayşe Erkmen )>uçucu< / =şimdi=( başlıklı bir monografiyi yayımlamış. Kitabı, sanat kuramcısı ve tarihçisi Dr. Friedrich Meschede kaleme almış. Erkmen'le, izleyicinin hayata ve sanata dair yerleşik algısını oldukça zedeleyecek kudretteki yeni sergisi üzerine görüştük.
- Serginin ismi ve cismi arasındaki ilişkiyi siz nasıl kurdunuz?
- 'Aşağı Yukarı'nın çift anlamlılığı ilgimi çekti. Bir tarafta çok net, 'Aşağı - Yukarı' var. Bir taraftan da, hiç net olmayan, 'aşağı yukarı' bir belirsizlik var. İngilizceye çevirmek istediler, yine çift anlamlı bir kelime bulmam gerekiyordu ama bu iki kelimenin karşılığı değildi; 'Ups and Downs'du bulduğum. 'Gel-git'leri olan bir insan gibi... Bugün başka, yarın başka insanlar gibi... Yani bir tutarsızlık var. Burada ise belirsizlik.
- Bu belirsizlik sizin için yıkıcı mı?
- Tersine, ben belirsizliğin yapıcı olduğuna inanıyorum. Daha önce '-miş'li geçmiş'ler ile ilgili yaptığım işlerde de bu vardı. Bence belirsizlik, bir zenginliktir. Bilmemek ve tereddüt içinde olmak zenginliktir. Dile de insana da zenginlik verir. Benim için, çok bildiğini zanneden insanlardan ziyade, bilmediğine inanan insanlar daha tutarlıdır. Çünkü doğrusu o gibi geliyor, bilemiyorum...
- Yaptığınız müdahalenin, mekânla ilgili doğrudan bir eleştirisi var mı?
- Benim işlerimde çok doğrudan göndermeler olmuyor zaten. Buradaki ise daha çok yer ile ilgili. Burası bir banka galerisi ve mimari bağlamda çok da bir banka galerisi gibi bir banka galerisi. Yani her şey, ışıklar duvarlara asılmak için yapılmış. İki kat, böyle olduğu için çok basık. Yani aslında çok cazip olmayan bir mekân. Ama öbür taraftan, konumu açısından çok cazip. Beyoğlu'nun düzensizliği ile bankanın düzeni birbirine ters gidiyor. Üst katın varlığı, bir bakıma bu işin de başlangıç noktası oldu. Üst katı aşağıya indirip, aşağı katı yukarıya çıkartayım diye düşündüm. Böylece ikisi de yersizleşsinler istedim. Fakat yerlerini değiştirdikleri zaman, aşağı kat yukarıya sığamıyor buruşuyor ve duvarlara tırmanmak zorunda kalabiliyor.
KAOTİK VE SIKINTILI BİR İŞ
- Çalışmanız buraya özgü mü, yoksa başka bir yerde de uygulanabilir mi?
- Evet. Tabii burası için yaptım bunu. Ama başka bir yere de gidebilir. Çünkü üst katı alta, alt katı üste getirdiğim için buradan başka bir yere gidebilir ve oraya da yerleşmeyebilir. Tıpkı yerleşemeyen insanlar gibi orada da rahatsız olabilir. Oraya da yerleşemez.
- Tersine piramidal bir durum var burada. Mevcut sanat mekanizmasına dair bir eleştiri de var gibi, ne dersiniz?
- Evet, bir sıkıntı var tabii ki. Bu politik durumlarla da ilgili. Her şeyin sıkıntısının birleşmesi, kabına sığmamak, bunun verdiği kabulleniş gibi, birçok şey var. Bu işin çok katmanlı olduğunu ama bir taraftan da çok kuru ve sıkıntılı olduğuna inanıyorum. Yani bu, tabii bir taraftan da çok kaotik. Uzlaşmayan, pasif olmayan bir sergi de aynı zamanda. Bu anlamda, uzlaşmayan bir heykel gibi düşünebiliriz bu işi. Bu iş, aslında eski işlerime de formel olarak bir geri dönüşü temsil ediyor. Son sıralarda yaptığımdan daha az neşeli bir iş. Biraz daha pesimist gibi.
- Bu serginin ve öteki sergilerinizin kişiselliği hakkında ne dersiniz?
- Bence bu sergi de öyle, çok kişisel. Benim İstanbul ile, bu bölgeyle ilişkimi çok tarif eden bir iş. Tabii bunu görmek, zor. Bu serginin izleyici ile çok zor alışverişe gireceğini düşünüyorum. Tabii burada, ölçünün işe ulaşmak veya ulaşmamak olması, ikisi de söz konusu. Aslında bir işi anlamak için, sanatçıyı da biraz bilmek gerekiyor bence. Bu her iş için geçerli... Bu sergide ayrıca, bilmemenin getirdiği bir duygu da var bana kalırsa. Sergi yerleşemiyor, nasıl yerleşeceğini bilemiyor. Sergiyi yerleştirirken de biz bunu düşündük, neyi nereye koyacağımızı bilemedik. Ahşap ustası ve iki yardımcısı vardı, bir de tasarımcı. Beş kişi çalıştık ve neyi nereye koyacağımızı bilemedik. Hepimiz bir şeyler söylüyorduk. Ahşapların duygusunu biz de yaşadık. Bu anlamda sökmek, daha kolay tabii. Ama parçalanmış bir şeyi yeniden birleştirmek ve ondan yeniden, düzen olmayan bir düzen kurmak, çok zor. O düzen olmuyor çünkü artık. Öte yandan bu işte, bittikten sonra fark ettiğim bir deprem gerçeği de var. Ayağının altındaki yere, hareket eden yere olan güvensizlik hali bu. Bilgi için: (0212) 252 47 00 - 466
Yayın tarihi: 29 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/29/pz/haber,166B221DC79D4D9BB19530760F9732BC.html
Tüm hakları saklıdır.