PAZAR günü saat 12.30 sularında gazetedeki telefonum çaldı. Arayan bir kadındı. "Yüksel Aytuğ ile görüşmek istiyorum" dedi. "Buyurun, benim efendim" dedim. "Elimde Reha Muhtar'ın tatil görüntüleri var, onun için sizinle görüşmek istiyorum" dedi. Tek kelime ile yanıt verip, kapattım: "İlgilenmiyorum!.." Bu olayı kendimi övmek ya da etik değerlere ne denli önem verdiğimi gözünüzün içine sokmak için nakletmedim elbette. Bazı magazin programları yüzünden sıradan insanların nasıl "röntgene yattığını", nasıl "muhbir" ya da "ajan" haline dönüştüğünü, anahtar deliğinden özel hayatları gözetleme hastalığının nasıl "meslek" haline geldiğini vurgulamak için yazdım. Kadına "Neymiş o görüntüler?" diye sorma ihtiyacını bile hissetmedim. Belki de kimileri için "büyük balık" olacak haberi (!) kaçırdım. Ama zerre kadar pişmanlık duymadım. Çünkü medyanın bugün düştüğü çukurun içinden "kaçan zehirli balıkların ardından pişmanlık duymayanlar" sayesinde kurtulacağına inananlardanım. Şimdi gözüm ekranlarda, gazetelerde. Olur a, bizden kaçan balık, bulanık suda avlananlardan birinin oltasına takılabilir...
Bugünkü Tüm Yazıları
Kaçan balık zehirli olursa
Yayın tarihi: 24 Haziran 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/24/gny/haber,09E15FB549AD44B3BB5F52002F46A986.html
Tüm hakları saklıdır.