Denizden aptallar korkmaz

- Kaptanlık nasıl?
- T.N: Kaptanlık bir meslek ama tekne kullanmak çok kolay. Aklı başında bir insanın üç beş günde öğrenebileceği bir şey.

- Denizdeki hayatta neler değişti zaman içinde? 60'lardan 2000'lere...
- T.N: Bardağın yarısı boş, yarısı dolu. Dolu tarafından bakarsan, şimdiki tekne sayısı fazla. Bu sevindirici bir gelişme. Bizim zamanımızda, İstanbul'da denizde yaşayanlar arasında baba-oğul ilişkisi gibi bir samimiyet vardı. Yıllar sonra biraz değişti bu. Mesela Gökova Körfezi'nde kalıyorduk. Yanımıza bir tekne geldi, koyda kimse yok ama dibimize yanaştı, demirledi. Ertesi sabah gözümüzün önünde bütün sintinesini, her şeyi boşalttı, gitti. Güzel deniz, bir anda lağım suyuna dönüştü. Neden açık denize boşaltmaz ki? Böyle görgüsüz insanların sayısında da artış var maalesef.

- Denizden korkmaz mısınız?
- S.N: Denizden her zaman korkarım. Dikkatli olmazsanız, bir anda her şey değişir. Sabah çok erken yola çıkmak gibi dikkat ettiğimiz şeyler var. Çok ciddi sıkıntı yaşadığımız bir şey olmadı.
- T.N: Acemice denize saldırırsanız, intikamı kötü olur. "Denizden sadece aptallar korkmaz," diye bir laf vardır.

- Deprem olsa şimdi denizdeyken?
- S.N: 17 Ağustos depreminde biz tekneye kaçtık.
- T.N: Tekne Kızılay çadırı gibiydi. Tsunamiyle ilgili öngörüler abartılıyor. Marmara, büyük bir deniz değil ki tsunami olsun...

- Marmara Denizi'nden lezzetli balık ne çıkar?
- T.N: İstanbul'da çok güzel karagözler olurdu, kalkan çıkardı eskiden. Şimdi kalmadı. İstavrit vardı, ki Sevgi harika balık pişirir. İstavritleri bir yandan tutar, bir yandan pişirir yerdik.
-S.N: Teknede herkesin görevi vardır. Birimiz tutar, birimiz ayıklar, birimiz pişirir.
-T.N: Uskumru vardı mesela.

-Midye?
-T.N: Belki çok açıkta tutulursa. Marmara'dan çıkan midyeyi yemem, aileme de yedirtmem.