Euro 2008'deki ilk karşılaşmamızda, Portekiz karşısında aldığımız mağlubiyet sonrası, hepimizin sesi kesilmişti. Oysa maça giderken öyle miydi? Sesimizin yettiği kadar bağırıyorduk. Maç bitiminde kalabalıklar arasından hızlı hızlı yürüyüp, otobüsümüze giderken Fulya Terim'i görmüştüm. Bir başına yürüyordu. Onun da ruh hali bizimle aynıydı. Cenevre'de yaşadığımız maç öncesi coşkusundan sonra bu yenilgi ağır gelmişti hepimize.. Gruptaki bütün erkek arkadaşlar Fatih Terim'in yanlışlarından söz etti. Kimin takımda olması ya da olmaması gerektiği konusunda ya da hangi düzende oynanması gerektiği konusunda. Ben de "Her erkek bir teknik direktör. Ve her erkeğin kafasında ayrı bir 11 var. Fatih Hoca hanginizi memnun edebilir ki?" diyerek onları kışkırttım biraz. Sonra İsviçre maçı galibiyeti geldi ama tavır değişmedi. Yine Fatih Hoca eleştirileri... Ve ardından muhteşem Çek galibiyeti... Maç ertesinde yine tüm erkeklerin dilinde 'Artist Fatih Hoca' lafları vardı... Biliyoruz, Fatih Hoca'nın kendine güveni, doğru bildiği yolda yürümesi, meydan okuyan tavrı ve belki de biraz ukalalığı kimsenin hoşuna gitmiyor. Herkes futbolu ondan daha çok bildiğini iddia ediyor, herkes kendine göre bir reçete yazıyor. Dün bir arkadaşımla konuşurken; "Sen bir işin patronu olsan, işine başkalarını karıştırır mısın?" diye sordum. "Tabii ki hayır" dedi. Eee, o zaman! Fatih Hoca, "Çek maçını kaybetseydik darağaçları kurulabilirdi" demiş. Çok da doğru söylemiş. Yarın gece; eğer bir mucize daha yaratabilirsek, şahane bir şey olacak. Ama yok olmazsa, Fatih Hoca yine hedefe oturtulacak. Ben Fatih Hoca'nın o çok eleştirilen artist tavrından yanayım. Başka türlü ne sahanın içindekilere ne de sahanın dışındakilere meydan okumak mümkün değil çünkü...
Bugünkü Tüm Yazıları
Fatih Hoca'nın artistliği...
Yayın tarihi: 20 Haziran 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/20/gny/haber,1C9DDBDA88A8439D83CBCFD74ED1A32C.html
Tüm hakları saklıdır.