İller yarışıyor, Türkiye rekora gidiyor. Daha doğrusu, zaten kendisinde olan rekoru açık farkla yenilemeye koşuyor. Ama hiç rakipsiz koşulan yarışla gelen hüzün ve utanç verici bir rekor bu.
"3K+1A hastalığı"ndan söz ediyoruz: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi.
Kene ısırığıyla bulaşan bu hastalığa dün 4 kurban daha verdik: Sivas, Tokat, Çanakkale ve Çorum'da...
Ondan önce Bingöl'de 2, Yozgat'ta 3 kurban...
Daha önce, Konya'da, Samsun'da, Tokat'ta, Çorum'da kurban üstüne kurban...
Ay başından bu yana ölümle sonuçlanan vakaların çetelesini tutmaya kalktık, bir süre sonra ürkerek vazgeçtik. O kadar çok ki. (Ay başından bu yana 26'yı buldu!) Üstelik henüz yazın başındayız ve "3K+1A" ölümleri grafiğinin eğrisi özellikle Ağustos-Eylül arasında tavanı deliyor.
Üstelik keneler artık hastane bahçesinde bile cirit attıklarına (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesinde üç kişiyi ısırdılar) ve hastalık doktorlara bile bulaştığına (Ankara Numune Hastanesi iki doktor yoğun bakımda) göre, gerisini siz düşünün.
Neden sadece Türkiye'de? Kırım Kongo Kanamalı Ateşi adını ilk vakaların görüldüğü iki ülkeden alıyor ama günümüzde Afrika dışındayalnızca Türkiye'yi kasıp kavuruyor. Bu netameli hastalık Anadolu'da 7 yıl önce ortaya çıktı. Sivas-Tokat-Yozgat üçgeninde. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2002-2003'te toplam 150 vaka tespit edildi. 6 kişi öldü. Daha sonra hızla tüm yurda yayıldı ve veriler de çığ gibi büyüdü: 2004'te 249 vaka, 13 ölüm; 2005'te 266 vaka, 13 ölüm; 2006'da 438 vaka, 27 ölüm; 2007'de 717 vaka, 33 ölüm. Bu da 2002-2007 arasında toplam 86 kişinin öldüğünü ortaya koyuyor ama doktorlar bakanlık istatistiklerine yansımayan kırsal kesimdeki vakalarla hastalığa yakalanan sayısının 5 bini, ölü sayısının da 150'yi geçtiğini tahmin ediyorlar.
Rakamlardaki farklılıklardan çok karşı karşıya bulunduğumuz tablo insanı dehşete düşürüyor:
"3K+1A" hastalığı 7 yıldır her yaz can alıyor ama Sağlık Bakanlığı henüz hastalığın nedenini bile ortaya çıkaramadı. Örneğin "Neden sadece Türkiye'deki keneler bu hastalığı taşıyor ve yayıyor" sorusuna bile yanıt bulamadı. (Hayal güçleri sınır tanımayan komplo teorisi üreticilerimiz de bu konuya el atamadılar. Oysa öylesine zengin "Malzeme" var ki. Buyurun: ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Irak işgali öncesi yayınladığı raporlarda Saddam Hüseyin'in kitle imha silahları programı çerçevesinde, laboratuvarlarda biyolojik silah üretimi de başlattığı anlatılıyordu. Raporlara göre özellikle "Brüsella" ve "Kırım Kongo Kanamalı Ateşi" mikropları hem çoğaltılıyor, hem de dirençleri geliştiriliyordu. Ayrıca bu mikropları Irak'ın düşmanlarına göndermek için Saddam rejimi Kuzey Kore ile NoDong orta menzilli balistik füzeleri alımı anlaşması imzalamıştı. Ne oldu Saddam'ın ürettiği o mikroplara? Sakın Ankara'yı cezalandırmak isteyen CIA tarafından Türkiye'ye sokulmuş olmasınlar!.."
Veterinerler ne oldu? Şaka, şaka... Ama sorunun ciddi yanıtını galiba veterinerlik hizmetlerinin günümüzdeki durumunda aramak gerekiyor.. Sağlık ve Tarım bakanlıklarının bu hizmet birimleri darmadağın edildi, çökertildi. Evet, "3K+1A" keneyle geçiyor ama kene insandan çok hayvanları ısırıyor. Evcil hayvanları, özellikle de besi hayvanlarını. O hayvanları aşılayacak veteriner devreden çıkınca (Fatma Nine sarı öküzünü Pet Shop'a mı götürsün!), meydan tabii kenelere kalıyor.
Sonra da Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü bültenlerinde şu ülkelerle anılıyor:
Kamboçya'da deng humması, 407 ölü. Kenya-Somali sınırında ve Katanga'da kolera, 150 ölü. Burkina-Faso'da menenjit, 308 ölü. Uganda'da ebola, 250 ölü. Hindistan'da beyin iltihabı salgını, 510 ölü. Türkiye'de Kırım Kongo Kanamalı Hastalığı, bilmem kaç ölü...
Ülkemize yakışıyor mu? İçinize siniyor mu? Siniyorsa, ölmeye devam!
Yayın tarihi: 19 Haziran 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/19//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.