Adına
"Türk siyaseti" denilen dipsiz kuyunun çevresinde bostan beygirleri gibi gözleriniz kapalı, kuşaklar boyudur dönüp durmak, sizleri de bıktırmadı mı?
"Yaşamak" dediğimiz sınırlı süreli kozmik piyangonun büyük ikramiyesi, bilinen evrende sadece sizin dünyanıza vurmuş. Balıklar, böcekler, çiçekler gibi siz de bu ikramiyeyi paylaşmışsınız.
Belirsiz ve çok uzun olmadığı kesin bir süre için, siz de
"canlı"sınız.
Ve siz yaşamınızı Ankaralıların kavgalarını izleyip, kamplara ayrılarak ziyan ediyorsunuz.
Sizden sonra yaşayacak olanların da, sizden önce yaşayanlar gibi aynı kısır döngünün esiri olacağını bilerek, ömrünüzü geçireceksiniz. En iyi kavga edenin en başarılı sayılacağı bir anlayış ortamında, önyargılarınızı ve saplantılarınızı kamuoyuna, aydınlanma, bilgi ve çağdaşlık olarak sunacaksınız.
Farklıların birlikteliğinin gelişmiş dünyanın en büyük zenginliği olduğunu görmüyor musunuz? Beyazlarla aynı okula gidemeyen, aynı otobüse binemeyen siyah derililerden birisinin bugün Amerika'nın en güçlü Başkan adayı olması sizi hiç etkilemiyor mu?
Komünist Doğu Avrupa ülkelerinin şimdi AB içinde sizden daha demokrat ve daha özgürlükçü konumda bulunmalarından ötürü hiç eziklik duymuyor musunuz?
Anadolu uygarlıkları Farklı kültürlerin, ırkların, inançların evrensel müzesi olan Anadolu'da yaşayıp, kendi insanlarınızın size benzemeyenlerini tehdit veya tehlike olarak görmek, hangi akla sığabilir ki?
Yazık değil mi bunca emeğe, göz nuruna ve harcanan zamana?
Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi sosyo-politik deprem kuşaklarının tam orta yerinde, demokrasiyi, laikliği, hukuku ve çağdaşlığı temel alan bir devleti kurup, yaşatmışsınız. Kendi kadrolarınızı yetiştirmişsiniz. Girişimcileriniz dünya pazarlarına açılmış.
Yine eski kamplaşmaların ortamına, 1950'lere, 60'lara, 70'lere dönme eğiliminin nedenini kim açıklayabilir?
"Demokrasi" denilince
"Rejim kavgası" mı düşünülmeli sonsuza kadar bu topraklarda?
Bütün sorunlarımızı çözüme bağladık da, boş oturmamak için mi kavga konuları üretiyoruz yeniden?
Bürokrat ve politokrat Bürokrasi neden ille de
"Politokrasi" olmaya çalışır?
Bu Pazar günü şöyle bir yaslanın arkanıza.
Şöyle bir düşünün.
Gerçekten kavgaları, kardeşin kardeşe düşman olmasını, kurtarılmış bölgeleri, suikastları özlediniz mi?
Bir gazete köşesini kaleminden kan damlayan yazarlar için mi, yoksa haber, bilgi ve özgün yorum almak için mi okumayı tercih ediyorsunuz?
Bu kadar öfkeyi ve nefreti ailenizin fertlerine yöneltseniz, buna aileniz dayanmaz.
Ülkenizin ve toplumsal birliğinizin buna ne kadar dayanabileceğini düşünüyorsunuz?
Futbolda bile kurallara uyulmadığı zaman isyan edersiniz.
Anayasal demokrasinin kuralları, futbol kurallarından daha mı az önemli?
Atatürk
"Türklüğün unutulmuş medeni vasfı cihanın medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır" demişti.
Turgut Özal da
"21'inci yüzyıl Türk asrı olacaktır" diyordu.
Ne dersiniz?
Bu yüzyılı da geçmiş yüzyılı yaptığımız gibi ziyan mı edelim?
Adına
"Türk siyaseti" denilen dipsiz kuyunun çevresinde bostan beygirleri gibi gözleriniz kapalı, kuşaklar boyudur dönüp durmak, sizleri de bıktırmadı mı?
Yayın tarihi: 15 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/15//haber,AC6160D018674726926842E15C7FF233.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.