Megan Meier 13 yaşında güzel bir kızdı. Tipik genç kız problemleri yaşıyordu ve depresyon ilacı kullanıyordu. Annesine aylarca popüler sosyal paylaşım sitelerinden Myspace'te bir sayfa açmak için yalvardı ve en sonunda annesinin iznini aldı. Megan sitede tanıştığı 16 yaşındaki Josh Evans'a aşık oldu. Arkadaşlıkları ilerlediği halde, bir ay sonra Josh, taciz dolu ve aşağılayıcı bir mesajda 'bu dünya sensiz daha iyi' yazarak iletişimini kesti. Hiç görmediği halde duygusal yakınlık hissettiği bu genç çocuğun kendisini aşağılayıp, terk etmesi üzerine, genç kız ertesi gün odasında kendini astı. Durumu daha da vahimleştiren; Josh Evans'ın gerçek bir şahıs olmamasıydı. Megan'ın bir süre önce küsüp, arkadaşlığını bitirdiği bir kız arkadaşının annesi, kızının hırsını almak için 'baştan çıkartan Josh' kimliğine girerek Megan'ı kendisine aşık etmiş, sonra da aşağılayıcı bir mesaj göndererek ortadan kaybolmuş. Megan da girdiği bunalımla intihar etmiş.
TOPLUMUN AYNASI İşte sanal ortamda anlamlı bir ilişki yaşadığını zanneden genç kızlardan birinin acı sonu... Belki tipik değil ama, çoğu genç kendilerini taciz edenlerle başedebilecek duygusal olgunluktan yoksun. Sanal dünyadaki her şeyi ne kadar gerçek olarak algıladıklarını gösteren bu olay, yaşanılan hayal kırıklığının gidebileceği boyutu gösteriyor. Hayatımızı pek çok yönde kolaylaştıran yeni teknolojiyi de suçlamamak lazım. Bu tip sosyal siteler, toplumun iyisini, kötüsünü, hasta düşüncesini, yani asıl yüzünü ayna gibi yansıtıyor. Bir yetişkinin bir çocuğa nasıl böyle bir hainlik yapabildiği konusuna girmeyeceğim bile... Milyonlarca kişi Myspace, Facebook, Twitter gibi paylaşım sitelerinin bağımlısı haline geldi. Gençlerin bu tip popüler sitelerde sosyalleşme şekilleri ile gerçek 'arkadaş' kavramı anlamını yitirmeye başladı. Bir bakıyorsunuz arkadaş listelerinde 200 tane isim var. Yahu, bir insanın 200 tane arkadaşı olabilir mi? Kendi profillerini sitenin duvarına asarak, kimle arkadaşlık ediyorlarmış, neyi severlermiş, kim kime ne sanal hediye göndermiş, bugün kimin canı sıkılıyormuş, bunları paylaşıyorlar. Allah aşkına, bunların hepsini bilmeyi gerçekten istiyor muyuz? Amerikan Üniversitesi'ndeki öğrencilerim anlatıyorlar; gençler birbirleri hakkındaki dedikoduları, en özellerini, hatta izin bile almadan ellerindeki kameralı cep telefonları ile arkadaşlarının en küçük düşürücü hallerini yakalayıp, yüzlerce insanla bu tip sitelerde paylaşıyorlarmış. En popüler öğrenciler bile savunmasız. Gençler karizmayı çizdirmemek için en yakın arkadaşlarına bile güvenmiyormuş. Ben, ne kadar düzeyli olursa olsun sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlığa ısınamadım. Sitelerde herkes birbirinin duvarına iltifatlar, gülücükler gönderiyor ama bunlar gerçekten sadık bir arkadaşlığın göstergesi mi? Ben halen samimiyetini, yakınlığını şahsen hissedeceğim arkadaşlıkları tercih ediyorum. Meşhur 'New Yorker' dergisinde hoş bir karikatür vardı: Bir çift, şık bir restoranda karşılıklı oturuyor ve önlerinde de birer dizüstü bilgisayar var. Çift, karşı karşıya oturdukları halde birbirleri ile 'online' sohbet ediyor. İnternet teknolojisi yarattığı bağımlılık ile bir süre sonra insanları yüz yüze arkadaşlık edemeyecekleri bir konuma getirecek herhalde. Bu bağımlılık yaşantımızı geri dönülemeyecek şekilde etkiliyor. Belki de bencilliğimizle geldiğimiz dünya bu. Herkes kendine ilgi arıyor. Sosyal paylaşım sitelerinin popülerliği farklı ve yeni bir tarz iletişime açık bir toplum mu olduğumuzun göstergesi? Yoksa, manevi sorumluluğunu taşımayacağımız, daha çok ama daha zayıf arkadaşlıkları mı tercih etmeye başladık?
Yayın tarihi: 14 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/14/gny/demirkan.html
Tüm hakları saklıdır.