Şimdi siz bu "perde arkası" lafını mecaz anlamda kullandığımı sanacaksınız ama hayır. Birazdan size Binbir Gece dizisinde Şehrazat ile Onur'un canlı olarak yayınlanan düğün sahnesinin gerçek "perde arkasını" aktaracağım. Biz televizyon eleştirmenlerinin bulunduğu masa, rejiye yakındı. Bu nedenle oyuncular yeni sahnelere bizim iki metre yanımızda hazırlanıyorlardı. Düğün sahnesi başlamadan önce Bergüzar Korel'in (Şehrazat) mikrofonunun kontrol edilmesi gerekti. Teknisyenler geldi, Bergüzar gelinliğinin eteğini kaldırdı. O da ne? Gelinliğinin altına paçalı don mu desem, yoksa tayt mı bilemediğim bir şey giyivermiş. Gecenin ayazından korunmak için olduğunu tahmin ettim. Zira gece boyunca düğünün yapıldığı bahçedeki herkes tir tir titriyordu. Sizin havai fişek sesi sandığınız takırtılar ise yanımda oturan Ömür Gedik'in birbirine çarpan çenelerinden geliyordu! Daha sonra Şehrazat'ın gelinliğinin içine kan efekti oluşturacak torba ve fünye yerleştirildi. Ama set görevlileri bu kez duruma "uyanmış" olacaklar ki, Bergüzar'ın etrafında çember oluşturup, havaya kaldırdıkları örtülerle bir perde/paravan oluşturdular. Ben de "gecenin enstantanesini" cep telefonumla "ölümsüz" kıldım. Teknik açıdan mükemmel olmasa da bana göre "tarihi" bir fotoğraf oldu! (Özellikle de omzuna şal almış Bekir Hazar açısından) Bedavaya figüranlık yapıp, "arka masada yemek yiyen adamı" oynamama rağmen, yılın en "seçkin" düğününde bulunmaktan mutluydum. Zira davete çağırılan 10 kişiden biriydim!.. (Ayazda aç karnına bir saat mutlu adam taklidi yapacak kaç kişi bulabilirlerdi ki zaten?) Bir ara canlı yayını "unutulmaz" kılmak için ortaya fırlayıp, "Durun, siz evlenemezsiniz, kardeşsiniz" demek içimden geldi ama 150 kişilik ekibin emeğine acıdım! Bu arada önümüzdeki kadehlerde şarap süsü verilmiş vişne suları duruyordu. Mesut Yar bir ara gerçek şarap sipariş etti. Getiren garson, Mesut'un yarım kadeh vişne suyunun üzerine şarabı boca etmesin mi? Mesut nihayet sosyo-politik trendi tutturmuş oldu: Şerbetli şarap!.. Şifa niyetine... Benim en büyük korkum, düğüne Ali Kemal'in de davetli olmasıydı. Malum, bizim Spermmen'in elinden uçan da kaçan da kurtulmuyor. Her an arkamızda bir yerlerde belirebilir diye yere düşen peçetemi bile almaya cesaret edemedim! Vallahi ne yalan söyleyeyim, bizler düğün gecesi pek eğlendik. Ama daha sonradan öğrendim ki ekran başındaki seyirci hiç mesut olmamış. Boğulan sesler, şarkıların ortasına karışan öksürükler, "Yalçın Abla" şeklindeki dil sürçmeleri ve Şehrazat'a hâlâ "Evliyaoğlu" diyen muhabirler yüzünden dizi çekilmez hale gelmiş. Bir de "okul piyesi" tadında acemi oyunculuklarla masalın büyüsü iyice kaçıp, "canlı düğün", yapımcısı ve yönetmeni açısından "tatlı bir fantezi", Kanal D adına da "tatlı reklam geliri"nden öteye gidememiş. Ha, bu arada, kahramanlık yapıp, battaniyemi yanımda zangır zangır titreyen Ömür Gedik'e vermiştim. Şimdi kahramanlık madalyamı öksürük ve hırıltı olarak "göğsümde" taşıyorum!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Canlı düğünün perde arkası
Yayın tarihi: 5 Haziran 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/05/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.