kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
YAVUZ DONAT

Akıl yolu... Orta yol

ÜÇÜNCÜ YOLUN HİKÂYESİ.
Anayasa Mahkemesi ne yapacak?
"Kara kaplı kitaba göre" ne yapacağı belli: Ya "kapatacak." Ya da kapatmaya gerek görmeyip, iddianamesini "Başsavcı'ya geri yollayacak."
"Yazılı kurala göre" başka yolu yok.
Anayasa Mahkemesi eğer "kapatma kararı" verirse...
- Kimi çıkacak erken seçim isteyecek.
- Erken seçim olmasa bile, ara seçime mutlaka gidilecek.
- Tayyip bey Meclis'e bu defa bağımsız milletvekili olarak girecek.
- İstikrar sorunu gündeme gelecek.
- Bütün bu gelişmelerden ekonomi ister istemez etkilenecek.
- AB şöyle diyecek, ABD böyle diyecek ve ortalık gerildikçe gerilecek.
Anayasa Mahkemesi eğer "kapatmaya gerek görmüyorum" derse... Bu defa da ortalık "başka türlü" gerilecek.
Özetleyecek olursak... Anayasa Mahkemesi "kapatsa" da sorun çıkacak, "kapatmasa" da.
Yılların hukukçusu, yılların siyasetçisi ve şimdi de "tarafsız Meclis Başkanı" Köksal Toptan işte bütün "bunları" düşündü, taşındı ve dedi ki:
- Anayasa Mahkemesi 3'üncü bir yol bulup herkesi rahatlatabilir... Türkiye'ye "oh, dünya varmış" dedirtebilir... Dava edenin de, edilenin de, Batı'nın da söyleyeceği bir şey kalmaz.
Köksal Toptan "aynen bu cümlelerle" söylemedi ama... Söylemi "bu anlamdaydı." Tabii bu söylemin "içinin doldurulması" gerekiyordu. Sanırız Köksal bey "dolduracaktı da..."
Ama...
Muhalefetten "TBMM Başkanı ne demek istiyor" soruları gelince...
"Tarafsız Meclis Başkanı" günlük tartışmaların ve kısır bir kavganın içine çekilmek istenince... Köksal Toptan "sustu."
"Suskunluğu sürüyor."
Türkiye'de herkes "1982 Anayasası" ile bağlı. Gerçi daha sonra "bazı değişiklikler" yapıldı ama yine de Anayasa "1982 Anayasası." Anayasa Mahkemesi de "kararlarını" bu Anayasa'ya dayanarak veriyor. Ancak...
Yüksek Mahkeme "gerekli gördüğü hallerde" yazılı kuralların dışına çıkabiliyor.
Anayasa maddesini "yorumluyor."
"İçtihat" yaratıyor. "İstikrar adına" yeni yollar açıyor. Örneğin:
Anayasa Mahkemesi'nin meşhur "367 kararı."
Köksal Toptan'a eğer "söyleminin içini doldurma fırsatı" verilseydi... "Yüksek politika penceresinden yapmaya çalıştığı ufuk turuna" başka anlamlar verilmeseydi... Toptan sanırız "3'üncü yol kavramını" açacaktı.
"Orta yol" diyecekti.
"Akıl yolu" diyecekti.

"Herkesi tatmin edecek, herkesin beklentisini karşılayacak" bir 3'üncü yol olabilir mi? Olabilir de, olmayabilir de.
Olabilir zira...
- Yüksek Mahkeme "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" diyebilir.
- "Venedik kriterleri" diyebilir.
- "İstikrar" diyebilir.
- "AB" diyebilir.
- "Değişen dünya koşulları" diyebilir.
- "Gelişen demokrasiler" diyebilir.
- Başsavcı'ya "haklısınız... Ama şimdilik kapatmıyorum, lütfen AK Parti'yi bir süre daha izlemeye devam edin" diyebilir.
Ve hem partiyi "kapatmaz", hem de "öyle bir karar" verir ki... Başsavcı ve onun gibi düşünenler "rahatlarlar."
AK Partililer de "ders alırlar."
Fakat... Anayasa Mahkemesi "ben onu bunu bilmem... Kanun kitabına bakarım... AK Parti'yi de, DTP'yi de kapatırım... Sonra pirincin taşını kim nasıl ayaklarsa ayıklasın" da diyebilir.
Ah keşke Köksal Toptan'ın lafı "ağzına tıkılmasaydı." Ve onun "3'üncü yol" önerisi ışığında "yeni politikalar üretimi" konuşulsaydı. Bu yol öyle bir "akıl yolu" ki... Hem Başsavcı'nın tezlerini "çöpe atmıyor..." Ve hem de AK Parti'yi "kırıp dökmeden uyarıyor... 22 Temmuz akşamı parti balkonundan açıklanan çizgiye çekiyor."
İşte "3'üncü yolun hikâyesi."