Ankara'da her adım veya olay bir siyasi sonuca bağlanır.
Aynen Anayasa Mahkemesi Raportörü
Osman Can'ın türban davası ile ilgili dünkü raporu gibi.
Anayasa Mahkemesi heyetinin kararı, Raportör'ün belirttiği yönde mi olur bilinmez...
Ancak, bir gerçek var ki raportörün yansıyan görüşleri beklenenden farklı olmadı.
Yani, Meclis'teki Anayasa değişikliğinde şekli şartının yerine getirildiği, bir sorun olmadığı biliniyordu.
Zaten, CHP de açtığı davada konunun şekli şartıyla fazla ilgilenmemiş, esasına girilmesi gerektiğini söylemişti.
Sonuçta Raportör de raporuna buna ilişkin görüşlerini yansıttı.
Ancak,
"akademik çalışma olarak yansıtmak istemesinden kaynaklansa gerek" raporunu 80 günde tamamlayabildi.
Başta da belirttiğimiz gibi Ankara bu durumu farklı okudu.
"8 yerine 80 gün" Örneğin, MHP'deki yorum şöyleydi:
"8 günde yazılacak görüş için 8.5 haftaya ihtiyaç yoktu. AK Parti'ye strateji belirlemesi, dış baskı yaratıp iç kamuoyu oluşturması için süre kazandırıldı." Davanın bir an önce bitmesini isteyen AK Parti'ye göre ise gecikme işlerine yaramadı, süreci uzattı.
Bütün bunlara rağmen Ankara'da oluşan kanaat benzer:
"AK Parti kapatılacak..." "3'üncü yol senaryoları" Peki, TBMM Başkanı
Köksal Toptan'ın dile getirdiği gibi kapanma olmadan üçüncü bir yol bulunabilir mi? Buna ilişkin de 3 senaryo var:
1-Anayasa Mahkemesi türbanla ilgili öyle bir karar alır ki, konu bir daha üniversitelerin ve kamunun gündemine gelmez. AK Parti de kapatılmaz. Yeni bir başlangıç yapılır.
2-MHP'nin önerdiği gibi partiye değil, kapanmaya neden olanlara siyasi yasak getirilir. Başbakan
Erdoğan da yasak sonrası bağımsız seçilir. Nitekim, Anayasa'da yazılı kuralları sıralamış olsa da YSK Başkanı
Muammer Aydın'ın sözleri de bu beklentinin bir göstergesi olarak yansıtılıyor.
3-Çok zor olduğu kayda geçirilse de, üçüncü ve son model olarak, Anayasa Mahkemesi'nin, türbanla ilgili kararını verdikten sonra, AK Parti iddianamesini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na iadesi etmesi gösteriliyor.
Beş milyon fazla oy Bunların arasında
"en geçerlisi" denilen senaryo ise ikincisi...
Yani parti kapatılmasın, kapatmaya neden olanlar yasaklansın.
Eğer bu olursa, Meclis'te 2 boş sandalyeye ilave 26 milletvekilinin daha üyeliğinin düşmesi halinde (toplam 28) ara seçim zorunlu olacak.
Hatta Anayasa gereği yerel genel seçim de öne alınarak ara seçimle birlikte yapılacak.
İşte tam bu noktada, yani seçimin yapılmasında sorun yaşanıyor.
YSK Başkanı Aydın'ın da bir süre önce açıkladığı gibi 5 milyon fazla seçmen bulunamıyor.
İsimleri belli olan bu seçmenlerin 600 bininin TC kimlik numarası; 3 milyonunun adresi bilinmiyor, bir bölümü de başka nedenlerle tespit edilemiyor.
YSK, TÜİK ve MERNİS arasında iş çözülemiyor.
Varlığı bilinmeyen bu sayı 70-80 milletvekilliği demek.
Dolayısıyla bu kadar fazla sayıda seçmen tespit edilmeden seçime gidilmesinin zor olacağı belirtilip, bir başka senaryoya kapı aralanıyor.
Ergun Babahan'ın da dün köşesinde yazdığı senaryo
"Erdoğan'ın ara seçimle tekrar seçilmesinin" önünü kesme üzerine kuruluyor.
"Önce davalar açılır, sonra seçime bakılır..." deniliyor.
Senaryo toz dumanından da anlaşılıyor ki yaz sıcak geçecek.
Yayın tarihi: 18 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/18//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.