61. Cannes Film Festivali bu yıl filmleriyle politik bir festival havasında başladı. Siyasi kimliğiyle de ön plana çıkan jüri başkanı Sean Penn de bu havayı güçlendiriyor. Ama açılışta şu mesajı verdi: Filmin derdini anlayacağız!.
Mischa Barton Yine Cannes havasındayız. 61. Cannes Film Festivali'nin bu ilk günlerinde yine beklenildiği üzere dünyanın sinemacısı burada. Açılış filmi olarak ünlü kırmızı halı seromonisine katkıda bulunan 'Körlük' uluslararası kadrosuyla da festivalin evrensel ruhuna katkıda bulundu. Zarif güzelliğiyle Julianne Moore ve emektar Dany Glover'in yanısıra, genç Meksikalı yetenek Gael Garcia Barnel de filmin önemli oyuncuları olarak kırmızı halıda ziyadesiyle göz doldurdular. Ancak bu görkemli parıltılardan gözümüzü alırsak filmin kendisi için aynı şeyi söylemek zor.
YÖNETMEN YETERSİZ
Brezilyalı yönetmen Fernando Meirelles'in Altın Palmiye yarışındaki iddialı bu filminde görüş eksikliği ortada. Gizemli bir nedenle kör olmaya başlayan kent sakinlerinin öyküsünü gayet stilist bir üslupla anlatan yönetmen, medeniyetin çöküşüne ve insanın ilkel dürtülerine teslim olma haline dair göndermeleri etkileyici bir sinema diline çevirmekte yetersiz kalmış. Dolayısıyla Nobel ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago'un aynı adlı ünlü romanından bir uyarlama olarak, zaten yüksek olan beklentileri, karşılamaktan uzak kalıyor.
LEONERA YARIŞTA İDDİALI
Yarışmanın bir başka iddialı filmi olan İsrail yapımı 'Besir ile Vals' ise bir animasyon belgesel olarak ilginç bir kategoride. Geçen yılın ünlü İran animasyonu 'Persapolis' misali, İsrailli yönetmen Ari Folman da çizgi roman usülü 1982'de bizzat tanık olduğu Güney Lübnan katliamını kendi suçluluk duygusu üzerinden sorguluyor. Kuşkusuz filmin en önemli bakışı; Filistinliler'e yapılan katliamı Nazi soykırımına benzetmesi. Şu ana kadar izlediğimiz üçüncü yarışma olan 'Leonera' ise aşk cinayetine karışan bir genç kızın hapishane günlerini kadın dayanışmasına adına da etkileyici ve hassas bir yaklaşımla aktarıyor. Arjantinli genç yönetmen Pablo Trepero'nun film eleştirmenlerinden en büyük alkışı alan bu filmi bir başyapıt sayılmasa da şimdilik yarışta gayet iddiali görünüyor.
CEYLAN'IN RAKİPLERİ
Nuri Bilge Ceylan'ın merakla beklediğimiz 'Üç Maymun' adlı filmini henüz izleyemedik ama ne de olsa yarışmada toplam 22 film var. Ceylan'ın bize göre gerçek rakipleri Wim Wenders, Clint Eastwood gibi ünlü isimler değil. Arjantinli Lucrecia Martel veya belgeselvari gerçekçi tarzlarıyla iki kez Altın Palmiye kazanan Dardanne biraderler. Farklı tarz ve konuların hakim olduğu yarışma filmlerini şimdiden yorumlamak için çok erken. Bu yıl filmleriyle daha politik bir festival havasında başlayan Cannes'ın Sean Penn gibi sadece sinemacı değil siyasi kimliğiyle de öne çıkan bir jüri başkanı olması bu havayı güçlendiriyor. Önceki gün bir basın toplantısıyla medya ile buluşan Sean Penn iş jüriliğe gelince "İşimiz yargılamak değil filmin söylediği sözünü ve derdini anlamak" dedi. Belli ki kendini sınırlamamak ve ufkunu açık tutmak gayretinde.
DEV BÜTÇELİ YAPIMLAR
Kendisine Oscar kazandıran 'Gizemli Nehir'in yönetmeni olan pek sevdiği dostu Clint Eastwood'un yeni filmiyle yarışmada olması tabii ki bir tesadüf. Kendisi de bu soruyu ciddiye almıyor. Ama burada özel olarak tanıtımını yaptığı bir film var. Yarışma dışı gösterilen 'Üçüncü Dalga' adlı belgesel, tsunami felaketinden sonra Sri Lanka'ya yardıma giden dört gönüllünün yaşadıklarını anlatıyor. Penn de herkesi bu yardımsever ruha katılmaya davet ediyor. Bu yıl da dev bütçeli Amerikan yapımlarına yer veren Cannes programında 'Kung Fu Panda' misali eğlencelikler eksik değil. Animasyonu seslendirenlerden Jack Black, filmi tanıtmak için 40 panda ile kung-fu yaptığı bir gösteriyi de halktan ve basından esirgemedi. Indiana Jones serisinin son filminin dünya prömiyeri için Cannes'a gelen Steven Spielberg ve George Lucas ise 'Da Vinci'ninki gibi bir hataya düşmemek için tanıtım konusunda daha alçakgönüllü davranacaklarmış.
Yayın tarihi: 16 Mayıs 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/16/gny/kucuktepepinar.html
Tüm hakları saklıdır.