Dünyaya 'Küreselleşin' diyen devler şirketlerini satmıyor

Son yılların moda deyimi küreselleşme gelişmiş ekonomilere işlemiyor. Bunun en önemli nedeni ise Asya'dan başlayarak Güney Amerika'ya kadar uzanan ekonomik güç değişimi. Avrupa'da özellikle Fransa'nın öncülüğünde başlayan ekonomide ulusalcılık' akımına Rusya, Çin ve ABD de kapıldı. Rusya'da devlet başkanı koltuğunu geçen hafta Dimitri Medvedev'e bırakan Vladimir Putin giderayak imzaladığı son karar 42 sektörü yabancılara kapatmak oldu. ABD'de ise Demokrat Parti'nin yeni başkan adayları Hillary Clinton ve Barack Obama seçimleri kazanmaları halinde dış ticaret konusunda ABD'yi çok daha korumacı bir hale getireceklerini vaat ediyor. Her iki aday da yaptıkları konuşmalarda başta Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) olmak üzere ABD'nin küresel ekonomi alanında haklarının çok daha sıkı korunacağını vurguluyor. Başkanlık koltuğunun en önemli adaylarından Obama, kısa süre önce yaptığı bir açıklamasında biraz daha iler giderek globalleşmenin ülke genelinde çok sayıda insanı mutsuz ettiğini belirterek başkan seçilmesi halinde ABD'nin küreselleşme konusunda izleyeceği yol hakkında ilk işaretleri vermiş oldu.

ALITALIA SATIŞI İPTAL
Çin'de ise Tibet konusunda kendisine politik olarak baskıda bulunmaya çalışan ülke şirketlerine yönelik büyük tepki oluşmuş durumda. Satışı yılan hikayesine dönen İtalyan Havayolu şirketi Alitalia'da ekonomide ulusalcılık' akımından payına düşeni aldı. Air France mali sorunların giderek büyüdüğü İtalyan şirketi almak üzere nisan ayında harekete geçti. Ancak İtalyan seçimlerinin sonuçlanması ve Silvio Berlusconi liderliğinde ulusalcıların yeniden iktidara gelmesi üzerine Air France satın alma teklifini geri çekti. Diğer yandan Dünya Ticaret Örgütü tarafından hayata geçirilmek istenen ve kısaca "Doha Kalkınma Raundu" olarak adlandırılan görüşmeler de bir türlü başlatılamıyor. Beş yıldır devam eden ve 2006 yılında sorunlu bir şekilde dağılan Doha Kalkınma Raundu küresel ticareti serbestleştirmeyi ve küreselleşmenin faydalarından gelişmekte olan ülkelerin de yararlanmasını amaçlıyor. Ancak başta Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin bulunduğu bir gurup AB'li lider, kararların Birliğin aleyhinde olacağı gerekçesiyle anlaşmaya yanaşmıyor.