Uykusuz her gece
E, boşuna "Annelerin hakkı ödenmez," dememişler... Bizim yaşadıklarımız ne ki, daha yolun çok başındayız ama yine de karnınızda bir bebek taşımak hiç kolay değil. Üstelik doktorumun dediğine göre, ben son derece rahat ve sorunsuz bir hamilelik geçiriyormuşum. Buna rağmen şu son günlerde çok zorluk çekiyorum. Bir kere gece uykum hiç kalmadı gibi, uyuyabilirsem ne âlâ. Sonra 15- 20 dakikada bir tuvalete gitmek adamı nasıl yoruyor anlatamam. Bir de tam uykuya daldığınızı düşünürken... "Yüksek yastıkla sırtınıza destek yapın," diyorlar, o da kâr etmiyor. Üst üste koysanız da sıra sıra dizseniz de bir türlü yerinize yerleşemiyorsunuz. Yerleştiğinizi sandığınız zaman süresi ise en fazla beş dakika, sonra bir sıkıntı, bir ağrı "Yok olmadı," deyip hadi öbür tarafa dönmeye kalkıyorsunuz bu sefer. Tabii öyle kolay dönebilirseniz. Karnınızda 3 kg. ağırlığında başka bir insan taşıyorsunuz çünkü. Elleri, ayakları, başı, poposu her şeyiyle bir insan... Hem son günlerde varlıklarını öyle bir hissettiriyorlar ki, sadece ağırlıklarıyla değil. Diyelim siz biraz sola kıvrılmak istediniz ama o istemezse yapamıyorsunuz. Yemin ederim, son üç gecedir sadece sağıma yatabiliyorum ve bir süre sonra o tarafım kalçamdan ayağıma kadar uyuşmuş oluyor. Yarı uykulu, yarı uyanık gözümü açıyorum, "Allahım bu ne!" deyip kendimi toparlamaya çalışıyorum. Sonra derin bir nefes ve hadi bir gayret tuvalete... Yürümek de artık hiç kolay değil çünkü leğen kemiğinizin tabanına doğru güçlenen baskı, her gün biraz daha artıyor. Dün hediye almak için birkaç mağazaya girip çıktım ve girdiğim her yerde seçimimi yapıp kasaya geldiğimde bir sandalye istemek zorunda kaldım. Çıkışta tuvalete gitmek için alışveriş merkezinde bir tur atmak zorunda olduğumu fark edince de yıkıldım! Elimdekiler çok hafifti ama ya karnımdaki!... Sürüye sürüye gittim ayaklarımı, bu son, bir daha hiçbir yere kıpırdamayacağım. Ama korkarım, doğumdan sonra başlayacak asıl macera. Sokağa çıkmak istesem de bebeğimi bırakıp öyle kolay kolay bir yere gidemeyeceğim. Hayatımda çok şey paylaştığım ve henüz bir yıllık anne olan yakın arkadaşım Sanem'in (Altan) söylediği bir cümle vardı geçenlerde: "Anne olunca yanı başında değilse, bebeğine kilometrelerce uzakta kalmış gibi hissediyorsun kendini. Ha Amerika'da olmuşsun, ha yan odada, sana verdiği duygu aynı! O yüzden bu işin bir ortasını bulmak gerek." Bunu duyduktan sonra 'ürkmedim' desem yalan olur ama hayat devam ediyor, edecek. Onu hiç bırakmak istemeseniz de işinize döneceksiniz, yaşamınızı daha mutlu kılabilmek için yeri gelecek kendinize de zaman ayıracaksınız. O yüzden başta "Yok, ben ilk dört-beş ay kendim bakarım çocuğuma," derken arkadaşımın tavsiyesine uyup hemen bir yardımcı aramaya koyuldum. Hatta biriyle anlaştım bile... Hem geçen hafta bu köşede kendisinden bahsettiğim Ayşe Hemşire'nin de sözleri hâlâ kulağımda, "Annelik kendini perişan etmek değildir!" Sağolsun, görüştüğüm bebek bakıcısı da çok tatlı şeyler söyledi bana ve içimi rahatlattı: "Hele doğsun, onu koynunuzdan hiç ayırmak istemeyeceksiniz ama ilk günler çok zordur. Ben öncelikle sizin güzelce dinlenmenize izin vereceğim, sonra günün geri kalanında siz doya doya ilgileneceksiniz bebeğinizle." Ne diyeyim, yaşasın annelik, yaşasın aklı başında bebek bakıcıları, yaşasın geride kalacak uykusuz geceler!
Yayın tarihi: 10 Mayıs 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/10/ct/haber,2BB250F3F4824F7AAA74DBF32E358D8D.html
Tüm hakları saklıdır.