Bu ülkede bir enerji bakanı var mı? Ya da turizm veya ulaştırma bakanı? Eğer bu sorulardan birine bile cevabınız "Evet," ise o zaman şu sorunun cevabını birlikte arayalım. O zaman neden bu bakanlıklarımız, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) adlı devlet kurumunun iki yıldır denizcilere uyguladığı zulme müdahale etmezler ve bu kurumun ülkemizin paralarının yabancılara gitmesine neden olan uygulamalarına "Dur," demezler. Konuyu bilmeyenler için kısaca tekrarlayalım. EPDK, yakıt istasyonlarını disipline etmek için çıkardığı yönetmelikte marinalardaki yakıt iskelelerini unuttuğu için iki yıldır bir kargaşa yaşanıyor. Ve bu kurum, kendi hatasını telafi etmek için hızla ek yönetmelik çıkaracağına, buralardaki istasyonları mühürlüyor, cezalar yağdırıyor. Üstelik kendilerine sunulan onca rapora ve diğer bakanlıklardan gelen istemlere rağmen!.. Elimde 15 yıldır Türkiye'ye gelen bir yabancı yatçının yetkililere hürmetlerini sunarak ülkemizi terk ederken kaydedilmiş (!) bir veda mesajı var. Milyon dolarlık teknesine bidonla yakıt taşımak zorunda kalan yatçı, "Şimdi bir daha dönmemek üzere Rodos'a gidiyorum. Sizden indirimsiz fiyata almak için çırpındığım üç ton yakıtı, Yunan Adası'ndan çok daha ucuza alacağım," diyor. 3 YTL'ye satılan bir litre mazotta devletin aldığı (maktu vergi, KDV, ÖTV) yaklaşık 1.80 YTL. Yani sadece bu yatçıyla kaybımız 1.80X3000... Başka bir deyişle bir tek yatta en az 5 bin 400 YTL kaybetmişiz. Buna bir de o yatçının Türkiye'de harcayacağı paraları düşününce, çıldırmamak elde değil... Üç-beş lira vergi toplamak için Maliye, bakkalın çakkalın peşine adam takarken, bir solukta binlerce liralık dövizi Yunan'a ikram ediyorsun. Neymiş piyasa denetim altına alınıyormuş, iyi mi? Bugün Setur'un Ayvalık, Kuşadası, Altınyunus ve Kalamış marinalarındaki yakıt istasyonları mühürlü. Genel Müdür Vedat Midilli "Bacağını, kolunu kes, ver deseler, vereceğim. O hale geldim. Ama imkânı yok aşamıyoruz. Bir noktada yakıt istasyonuna izin vermiyorlar, tüm tekneler yakıt istasyonu oldu. Adam benzini, mazotu bidona koyup teknesine boşaltıyor. Birini yakalasan, birini atlıyorsun. Yarın yaz sıcağında bir tekne ateş alsa, facia yaşayacağız. Bunun vebali iki yıldır bin bir türlü mazeret göstererek istasyonları çalıştırmayanlarda," diyor.
TEKELLEŞME FIRSATIİşin bir başka yönü daha var. Şu anda 12 milyonluk İstanbul'da, sadece Ataköy Marina ve Kabataş'taki istasyonlar denize yakıt verebiliyor. Yani devlet eliyle haksız rekabet yaratıp, birilerinin tekelleşmesine neden oluyorsun bu uygulamayla. Ardında başka hesaplar olmasa bile resmen birilerini engelleyip, başka birilerine imkân yaratmaya hakkınız var mı? Bir de ihrakiye meselesi var. "Denize yakıt satmak için illa ihrakiye (indirimli satış) belgesi alacaksın,'' deniliyor. Kimsenin indirimli yakıt satmak istediği yok ki!.. İndirimli yakıt ruhsatını nasıl ayarlıyorsan, kim istiyorsa ona ver. Marinaları rahat bırak. Yerlisi, yabancısı vergisini tam ödeyip yakıt almak istiyor. "Denize verebilirsin ama yatçının otomobiline yakıt verirsen çanına ot tıkarım," demenin mantığını aklı, izanı olan bir kişi izah edebilir mi? Yahu, mazot aynı mazot, benzin aynı benzin, fiyat aynı fiyat, yazar kasa aynı yazar kasa... Neymiş, çok kaçak yakıt işi oluyormuş. Güldürmeyin insanı... Sanki kaçakçı işleri yaparken sana soruyor, senden izin alıyor!.. Mayıs ayına geldik. Güneyde yat sezonu başladı. Her geçen gün deniz trafiği daha da artacak. Gerçekten de çok merak ediyorum. Bu ülkede bir enerji bakanı var mı? Varsa iki yıldır süren bu rezilliğe müdahale edecek mi? Yoksa bu yaz da insanlar ellerinde bidon, benzinci benzinci dolaşacak ya da Yunan adalarına yollanacak mı?
Yayın tarihi: 27 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/27/pz/haber,0036DC41909C46759BB3E82E4DD5152F.html
Tüm hakları saklıdır.