Muhalefet partileri, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun, AK Parti'ye açılan kapatma davasına ilişkin değerlendirmelerine sert tepki gösterdi.
Komisyon Başkanı, Avrupa'da siyasi parti kapatmanın tarihte kaldığını söyledi, Venedik Komisyonu kriterlerini hatırlattı.
CHP ve MHP yönetimleri, bu açıklamaları Türkiye'nin iç işleyişine müdahale, bağımsız yargıyı etkileme çabası olarak değerlendirdi.
Yargının bağımsız, etki altında kalmadan karar verebiliyor olmasını desteklemek ilk bakışta herkesin destekleyeceği bir duruş.
Ancak bunun tutarlı olması, her süreçte arkasında durulacak bir duruş olması lazım.
Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin verdiği meşhur bir 367 kararı var.
Bu kararın hukuki niteliği mizah konusu bile oldu malumunuz.
Mahkeme'nin bu kararı arefesinde Genelkurmay Başkanlığı sitesine bir bildiri konuldu.
Bildiri konulmadan önce bazı gazeteciler telefonla arandı ve bildirinin geldiği bilgisi verildi.
Siyasi tarihimize "emuhtıra" olarak geçen bu bildiri doğrudan Anayasa Mahkemesi'nde görülmekte olan "367 kararı" davasını hedef almaktaydı. Yani, Genelkurmay Başkanlığı "bağımsız yargı" sürecine doğrudan müdahalede bulunmuştu.
Sonuçta karar bildirinin içeriğine uygun bir biçimde çıktı.
Bildiride ne denildiğini hatırlamakta yarar var:
"Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır
. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir.
Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur." Yani, bildiriyle mahkemenin kararına doğrudan müdahalede bulunuluyordu.
CHP o zaman ne yapmıştı?
Onu da hatırlamakta yarar var.
Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ifade etmiştir:
"Ülkenin temel değerlerine askerin sahip çıkmasını yadırgamamak gerekir." (
Birgün, 29 Nisan 2007)
Aynı dönemde CHP lideri Baykal, Anayasa Mahkemesi'nin partilerinin başvurusunu reddetmesinin ülkenin başına büyük belalar açacağı uyarısında bulunmuştu.Yani askerin ve ana muhalefetin yargı sürecine ilişkin açıklamaları, muhtıraları "bağımsız yargı"yı etkilemiyor ama aday olduğumuz bir kurumun başındaki kişinin sözleri müdahale oluyor. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu durumun temel nedeni bu çifte standarttır.
Mahkemenin kararını doğrudan etkilemeye yönelik bir açıklamayı
"askerin ülkenin değerlerine sahip çıkması" olarak değerlendiren bir anlayışın, AB yorumlarından rahatsızlığını doğal karşılamak gerekir herhalde.
Bugünkü Tüm Yazıları
Yargı sürecine müdahale meselesi
Yayın tarihi: 12 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/12//haber,611982CC933449F8AE186867CC9E0879.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.