Kendimi Son Samuray gibi hissediyorum
Mayıs ayında çıkacak yeni albümünün çalışmalarını sürdüren Demir Demirkan, Patlicanın şanslı hayranlarının sorularını cevapladı. Şarkı sözü yazarken zihnin sınırlarını zorlamayı sevdiğini söyleyen Demirkan, en sevdiği şarkı olan Zaferlerim'i Tom Cruise'un başrolünü oynadığı Son Samuray filmini izledikten sonra yazmış..
- Damla: Müzikten önce nelerle uğraşıyordunuz?
- Hacettepe'de lisanslı yüzücüydüm. Yarışlara katılıyordum ama takım olarak başarımız yok. İzmir'e gittikten sonra gitara başladım. Ağabeyim müzisyendi ve İzmir'de grupları vardı. Önce vokal yapıp, davul çalıyordum ama sonra gitara heves ettim. Ağabeyim evden ayrıldıktan sonra, onun gitarı bana kaldı.
- Demet: Ağabeyinizin kayıp olduğu haberi çıkmıştı hatta ağabeyinize müzikle ilgilendiğinizi, yapamadığı şeyi yaptığınızı söylemişsiniz...
- Tam tersi; o bana "Benim yapamadığımı yaptın," dedi. Kayıplara karıştığı yok. Bir yerlerde yaşıyordur. Bir ailede büyük ağabey müziği bırakıp çekip giderse ve de küçük olan da müzikle ilgilenirse bir noktaya kadar sorun çıkar. Ama iyi müzik yaptığınız kabul görürse sorun olmaz.
- Burak: Müzikten çok prodüktörlük yanınız ağır basmaya başladı. Bunun bir sebebi var mı?
- Aslında beş yıldır prodüktörlük yapmıyorum. Göçmen şarkısının olduğu albümden sonra Pentegram'dan ayrılıp solo çalışmalar yapmaya karar verdim. Şebnem Ferah'a ve Sertab Erener'e prodüktörlük yaptım ama onları da bıraktım.
- Demet: Sami Alıcı'yla yaptığınız Kırmızı Denizyıldızı adlı albüm, piyasada hiç duyulmadı...
- Duyulmaması tercih edildi. Sami Alıcı besteci ama aynı zamanda bir işadamı. Sertab'la 1997'de ilk defa beraber olmaya başladığımız zaman Sami Alıcı gelip "Bestelerim var ve sizinle çalışmak istiyorum," dedi. Besteleri dinleyince ne yapmak istediğini anladım, eski bir müzisyen, geçmişteki birikimlerini bir araya getirmeye çalışıyordu. Şarkılarda söz yoktu ben de o zamanlar sözsüz çalışma yapmak istiyordum. Kısacası biraz da müzikal olarak beni geliştiren bir proje oldu. Çok popüler olsun diye yapılmadı.
- Damla: Müzikal anlamda hedefiniz nedir?
- Elim ayağım tuttuğu ve beni dinleyen olduğu sürece müziğe devam ederim. Eskiden birçok hedefim vardı ama artık hedef koymayı bıraktım. Hedef koymak insanın üzerinde stres yaratıyor; artık kendim gibi olmayı tercih ediyorum. Bir ajandaya bağlı olarak kalmak, sanatçılığın özünü bozuyor. Hayallerim var tabii ki. Örneğin, dünya çapında konserler vermek, daha iyi gitar çalmak isterim.
- Damla: Dünyaya açılmak için de bir albüm yaptınız...
- Şu anda çalışmalar bitti. İngilizce bir albüm yaptık ve önce yurt dışında çıkması gerekiyor. O albümün konserleri devam ediyor. Türkiye için çıkarılan albüm, mayıs ayında tamamlanacak. Dokuz şarkı yazdım bir tanesiyle uğraşıyorum.
- Demet: Yeni albümden bahsetmişken. Ateş Yağmurunda Çırılçıplak diğer albümlere göre daha dingin bir çalışmaydı. Yine aynı tarz mı olacak?
- Rahat dinlenir ama daha çok 2004 İstanbul albümüne yakın. Belki biraz Kahpe şarkısının sound'unu andırıyor. Şimdi 2008'i yaşıyoruz; dolayısıyla çalış stilinde, sözlerde değişim olması normal. Daha duygusal bir albüm oldu; çünkü söz yazarken aradan geçen sürede biraz da kendi kendime meydan okudum.
- Demet: Bu arada oyunculuk da yaptınız? Teklif gelse yeniden oynar mısınız?
- İsterim ama Beşi Bir Yerde'de oynarken prodüktörler de, yönetmen de arkadaşımdı. Ben bir şey yapınca tam olmasını isterim, eş dost diyerek yapılacak bir şey değil bu. Eğitim gerekli, kendinizi role iyi hazırlamanız lazım.
- Damla: Kahpe'yi yazarken neler düşündünüz?
- Albümü çalışmak için yeni bir yere taşınmıştım, tek gitarla şarkı çıkarmaya çalışıyordum. En çok da söz yazarken zorlandım. Melodiyi uydur, kafiye yap derken, tamamen sinir olunca güzel şarkılar çıkıyor. Şarkı yazarken "Zihinsel sınırları aşıp koy ver gitsin!" dediğiniz aşamada çıkan şarkı en iyisi oluyor.
- Burak: En sevdiğiniz şarkınız hangisi?
- Zaferlerim.
- Demet: İlk versiyonu mu ikincisi mi?
- Aslına bakarsanız ikisi de aynı. Zaferlerim'i rahat yazdım, ben balad yazmayı severim. O şarkıyı Son Samuray filmini seyrettikten sonra yazdım. Ben o savaşçı fikrini kendime yakın hissediyordum. Filmdeki karakter, Doğan Cüceloğlu'nun kitaplarındaki savaşçı fikri ve bir de Carlos Castaneda'nın Don Juan'ı bana çok yakın geliyor. Hatta bir dönem kung-fu bile yaptım. Sanatçı-savaşçı fikri beni duygusal hale getiriyor.
- Damla: Hâlâ kung-fu'ya devam ediyor musunuz?
- Şu an yapmıyorum ama tekrar başlarsam judo ya da aikido yaparım.
- Demet: İlk iki albümden sonra "Benim istediğim albüm bu," dediniz. Peki neden önceki albümleri yaptınız?
- Çıkması gerekiyordu. Bu teknik bir mesele, bir şirkete bağlı çalışırsanız, orta yol bulmanız gerekir ve bu durum can sıkıcı.
- Damla: Son yedi aydır magazin gündeminde yoktunuz...
- Son bir-iki aydır aslında varım ama bahsettiğin anlamda magazin basınında fazla görünmüyorum. Sertab'la beraber olmaya başladığımız ilk zamanlarda haberlerimiz çıkıyordu, onun dışında benimle ilgilenmediler. Magazinin de kendine ait dinamikleri var. Bende magazininin işine yarayacak bir şey yok. Ortada fazla görünen kişilerin çok şey yaptığını sanmak, tamamen bir yanılgı. Öyle olsaydı MTV'ye çıkanlar dışında kimsenin müzikle ilgilenmediğini söylemek gerekirdi.
- Burak: Teoman'a yapılan hareket size yapılsaydı o yumruğu siz de atar mıydınız?
- Teoman'ın yerinde olsam, o yumruğu çoktan atmıştım.
- Demet: Sertab Erener'le Davos Zirvesi'nde konser verdiniz. Nasıl bir duyguydu?
- Güzel... Painted On Water'ı çalmamızı istediler. Painted On Water, bu toprakların özelliklerini yansıtan rock-blues bir şarkı. Dünya, bizim müziklerimize ilgi duyuyor. Mesela Erkan Oğur yurtdışında konserler veriyor. Zaten popüler basının ilgilenmediği birçok sanatçı, yurtdışında daha çok ilgi görüyor. Painted da öyle bir proje.
- Burak: Neden yurtdışına açılmak istiyorsunuz?
- Farklı seyirci kitlesine çalışmak, sizi sanatçı olarak da insan olarak da geliştiriyor. Hayatı monoton yaşamamak gerekir. Ama kesin yurtdışına açılmalıyım diye bir bakış açım olmadı.
-Burak: Eurovision'a kişisel olarak katılmak ister miydiniz?
- Aslında Sertab'ın söylediği şarkının bestesi de benim olduğuma göre katılmış ve kazanmış sayılırım. Solist olarak katılsam herhalde kazanmazdım.
- Demet: Son albümdeki klibinizde arkada çalanlar hayranlarınız mı?
- Yeni grubum. Ama Çağdaş (Yarman) eskiden hayranımdı, sonra İstanbul'a okumaya geldi. İnanılmaz iyi bir gitarcı. "Grubu değiştireyim, genç insanlarla çalışıyım," deyince aklıma ilk önce Çağdaş geldi.
- Damla: Hayranlarınızla aranız nasıl?
- İyi olduğunu düşünüyorum. 2000'den beri fan-club görüşmeleri yapıyoruz. demirdemirkan.com adlı bir forum sitesi vardı ama kontrolden çıkmaya başladığı için kapattık. İmza günlerinde bir araya geliyoruz.
- Demet: Hırslı mısınız? Uzakdoğu felsefesiyle ilgileniyorsunuz. Hırslı olmakla bu felsefe birbiriyle çelişmiyor mu?
- Hırsını doğru yerlere dayandıramazsan ortaya yıkım çıkar. Hırsını yıkıcılığa dayandırırsan, kendin ve çevren bundan zarar görür. Kökenini sevgi ve özgüvene dayandırırsan hırs insanı doğruyola sevk eder, dahası yaşam enerjisi verir. Bence Doğu felsefesinin hatta resmi dinlerin kökeni olan felsefelerin temelinde aşkı ve sevgiyi bulursunuz. Bugün neler yapılması gerektiği konusunda sunulan reçeteler ise insanın içindeki hırsı da kırıyor. Durup iyi şeyler olmasını bekleyemezsiniz, her an karar vermek durumundasınız, karnınız acıkınca bile karar veriyorsunuz. Karar verirken ortaya vicdan meselesi çıkıyor. Vicdanın temizse, alacağın karar da senin için hayırlı olur. Bütün felsefeler de bunu öğretir.
- Demet: Son olarak biz Adanalıyız. Lahmacunu kebabı bırakıp nasıl vegan oldunuz?
- Birden bire olmadı. O etlerin nasıl üretildiğini gördüm. Lahmacun da kebap da güzel, ama onlarsız da yaşanabileceğini gördüm. Bunun üzerine kitaplar okudum ve bilinçli olarak karar verdim.
Yayın tarihi: 11 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/11/cm/haber,EE362046E0AC4296A1091B68A9FD54C3.html
Tüm hakları saklıdır.