kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Hakan Atala'nın 8 bin CD'lik arşivi var.

İstanbul'a caz satan adam

BÜLENT DENLİ
BÜLENT DENLİ
Hakan Atala'nın 20 yıl önce babasından devraldığı Lale Plak, cazseverler için tam bir cennet..
Tünel'den çıkıp sağa döner yirmi ya da otuz adım atarsanız kendinizi Lale Plak'ın önünde bulursunuz. Geçmişle bağını koparmamış dükkanın minimalist bir üslupla yerleştirilmiş CD'lerin yer aldığı vitrini sade ama çekicidir. Ama, caz ya da klasik müzikle ilgilenmiyorsanız durum değişebilir. Bu vitrin ürkütücü bile gelebilir. Hani bazı lüks mağazaların fiyat etiketleri olmayan vitrinlerine bakarken insanın içini bir duygu kaplar, ön yargıyla burası pahalıdır bana göre bir şey yoktur bir çöp bile alamam diye düşünür ya insan. Seneler önce Lale Plak'ın vitrini zaman zaman bana böyle bir duygu verirdi. Sanırım benim de bilgi ile yüzleşmeye cesaretim yoktu. Ama ayağınızı eşikten içeri bir kaç kez attıktan sonra bu duygunun yersiz olduğunu anlıyorsunuz. İçerde 7-8 bin CD ile başbaşa kalınca bile bu müzik okyanusunda sizi sonuna kadar anlamaya gayret eden ve yardıma hazır bir ekip bekliyor. Hiç ayrım gözetmeksizin müşterilerin tüm sorularını cevaplarken bütün bildiklerini ortaya döküyorlar. Bilgi eksikliğinizi kimse yüzünüze vurmuyor, üstüne üstlük çaktırmadan bir de eğitiyorlar. Gel zaman git zaman, sohbet muhabbet sizde ister istemez ekibin içine giriyorsunuz.

Bu aslında kolay bir iş değil. Hem dükkanın sahibi hem de ekibin başı Hakan Atala bunun için sıkı çalışma yaptıklarını ve ciddi bir duruş sergilediklerini söylüyor. Evlenmeye bile bu dükkan nedeniyle fırsat bulamadığını kahkahalarla anlatan Atala "Ben bu dükkanla evliyim" deyip ünü yurt dışına yayılan Lale Plak olgusunu anlatıyor:

"Yaklaşık otuz yıl yarısı kırtasiyeci yarısı müzik satan bir dükkanı yirmi yıl önce babamdan devraldıktan sonra kendi tercihimi ortaya koymak ve belli bir kaliteyi yakalamak için çok çaba sarf ettim. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de caz ve klasik müzik pastanın çok küçük bir dilimini oluşturuyor. Bu tür müziği dinleyenlerin sayısı pop müzikteki gibi artmıyor. Buna rağmen ayakta kaldıysak caz ve klasik müzik dinleyenlerin önce kültürlü sonra tutkulu sonra varlıklı insanlar oluşundandır. Beni 20 yıldır desteklediler ve yalnız bırakmadılar. Doğrusu bu özel müşterilerimden bilgi açısından çok şey öğrendim. Kapıdan içeri girenlerin çok büyük bölümünü isim isim tanırız. Onlarla müzik sohbetleri yapar birinden öğrendiklerimizi diğerleriyle paylaşırız. Önemli bir arşiv geliştirdiysek bu sayede oldu. Ayrıca, önce İKSV'nin sonra sonra hatırı sayılır bankaların desteği ile düzenlenen müzik festivalleri bilgimizi ve görgümüzü katlayarak arttırdı. Bu bilgilerin ışığında CD'leri seçiyorum . Avrupa'da bulunmayan örnekleri bile artık bizde bulmaları mümkün insanların. En azından aldığım CD'nin kime hitap edeceğini biliyorum. Ve dinlemediğimiz üzerinde bilgi sahibi olmadıımız hiç bir CD'yi rafa koymuyorum. Benimle birlikte çalışan arkadaşlarımda böyle. Yeni gelen CD'yi en az bir kere dinlemiş ve üzerinde kafa patlatmışızdır."

Lale Plak'ı iğne ile kuyu kazarak ayakta tutmaya çalıştıklarını anlatan Hakan Atala sayıları az bile olsa caz ve klasik müzik müşterisinin sağlam yapısının 20 yıldır bozulmadığını ve aralarında müthiş koleksiyonerler olduğunu anlatıyor:

"Bach'ın çello suitlerini kim çalarsa çalsın satın alan bir müşterim var. Belki şu anda elinde 30 dan fazla örnek vardır. Caz içinde aynı şeyler söz konusu standart caz parçalarının değişik sanatçılar tarfından icra edilmiş onlarca örneğini toplayanlar var. Bunlar değişik insanlar, çoğu olgun yaşta, zarif ve mutevazıdır. Kültürleri yüksektir, konserleri kaçırmazlar ve zor beğenirler bu durum kişiliklerine de yansımıştır. Ben bu ailelerin çoçuklarının evlerinde müthiş bir kültür mirası olduğu için şanslı olduğunu düşünüyorum. Kullanmasını bilirlerse bundan daha iyi bir hazine olamaz sanırım."

Hakan Atala gençlerin caz ve klasik müziğe ilgi göstermemelerini ekonomik nedenlere bağlasada bunu yeter sebep olarak görmüyor:

"Doğal olarak caz ve klasik müzik dinlemek için bir alt yapı gerekmektedir. Bu temel olduktan sonra üzerini inşaa etmek kolay. Caz ve klasik müzikten anlamıyorum diye kimsenin geri çekilmesine gerek yok. Çünkü sevgi bilgiden kaynaklanıyor, dinledikçe bilgi sahibi oldukça caz ve klasik müzik bir tutku haline geliyor."

Hakan Atala yirmi yıldır müşteri profilini koruyarak kendine cazdan bir kale yaratmış. Türkiye'de cazın bilinirliğinin lokma kadar olduğu dönemden beri İstanbul'a caz satan adam çevresindeki tüm yozlaşmaya rağmen direnmiş.

"Ben kalemi koruyorum, bu belki benim sattığım ürünün niteliği ile ilgili olabilir. Ama dükkanın gelişme hızına bakarsan bu böyle değil. Dükkan benim duruşum ile koruma alanım içine giriyor, koruma alanım dışına taşan çevrede ise durum böyle değil. Çevrede kalite yok. İstanbulun her yerinde bu olumsuzluk var."