Önceki gün bir yandan milli gelir artışının yüzde 4.5'e inerek 2001 krizi sonrasının en düşük düzeyine gerilemesi, öbür yandan iktidar partisine yönelik açılan parti kapatma ve siyaset yasağı davası, yabancı yatırımcıları cezbeden Türkiye hikâyesini büyük ölçüde sonlandırdı. Artık yabancı doğrudan yatırımcıları çekmek amacıyla dışa karşı Türkiye'nin anlatılacak doğru dürüst bir başarı hikayesi kalmadı.
-
Üç fırsat- 2001 krizinden yeniden yapılanarak çıkan ve ekonomik yapısını güçlendiren Türkiye'nin önüne üç fırsat birden çıkmıştı.
1- Krize bir tepki olarak iktidara 2002 Kasım seçimlerinde tek başına bir partinin getirilmesi, Türkiye'de çoktan beri özlenen siyasi istikrar şeklinde algılanmıştı. Bu istikrar fonksiyonunu 2007 Cumhurbaşkanı ve genel seçimlerine kadar yerine getirdi.
Artık kapatma davası ile hem bu istikrar bozuldu, hem büyük bir gerilim ve belirsizlik içine girildi.2- Tek başına iktidarın belki kendisini de kabullendirme amacıyla AB işine iyice asılması müzakerelerin başlatılmasıyla sonuçlandı.
AB ile müzareke sürecine ülke statüsüne kavuşmak doğrudan yatırımları çekmede önemli sacayaklarından biri oldu. Ancak burada AB tarafında son yıllarda ciddi bir isteksizlik baş gösterdi. İktidar da işin ucunu bıraktı. Sonuçta AB çıpası ciddi biçimde zayıfladı.
3- IMF ile sürdürülen standby programı ve buna bağlı olarak mali disiplin de geçtiğimiz altı yılda yüksek büyümenin sağlanmasında ve enflasyonun düşürülmesinde rol oynayan en önemli ayakladan biriydi. Mayıs ayında süresi dolacak olan stand-by'ın yerine neyin konulacağı düne kadar belirlenmemişti. İki büyük çıpayı da kaybetmenin etkisiyle belki de, ilgili bakan tarafından mayıs sonrasında IMF ile yola ihtiyari standby ile devam edileceği açıklandı. Yani daha gevşek bir programla yola devam edeceğiz. Burada da belli bir zayıflama meydana geliyor.
-
ABD de belirleyici- Yabancı sermaye en çok yüksek büyümeden pay almak için geliyordu. Şimdi ortaya çıkan vasat büyüme döneminin ne kadar süreceği bir ölçüde Türkiye'nin kendisine bağlı olsa da, daha çok dünya konjonkturüne bağlı.
ABD krizinin ne kadar derinleşeceği, ne kadar süreceği ve dünyayı ne ölçüde etkileyeceği, Türkiye'nin yeniden yüksek büyümeye dönmesinde de etkili olacak. Bu sırada Türkiye siyasi istikrarını kaybettiği gibi, IMF ve AB'den gelen pozitif etkide de zayıflama söz konusu. Kısaca
Türkiye'nin pazarlayacağı başarı hikayesi artık yok. -
Cari açık ne olacak?- Bu tablo ile de doğrudan sermaye çekilmesi ve cari açığın finanse edilmesi zorlaşıyor.
Halbuki
ekonominin yavaşlamasına karşılık cari açıkta paralel bir yavaşlama yok. Çünkü enerji, gıda ve emtia fiyatlarında hızlı yükselmeler ithalatı artırıyor. TL'nin hızla değer kazanması da geçen yıl ithalatı artıran önemli bir faktördü. Bu açıdan
son haftalarda liranın değer kaybının olumlu bir tarafı da ortaya çıkıyor. Ancak bu bile yüksek seyreden cari açığı düşürmeyecek. Buna karşılık açığın finansmanı zorlaşacak. Bu da daha düşük büyüme olarak geri dönecek.
Bu kısır döngü de, siyasi belirsizlik bitiene, ortaya
yeni bir Türkiye hikayesi konana ve küresel dalgalanma dibe vurana kadar devam edeceğe benziyor.
- Sonuç- "Kıbleden esti kışımız, Allah'a kaldı işimiz." Türk Atasözü
Yayın tarihi: 2 Nisan 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/02//haber,0357A14BB81E4406933A7B875603C64A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.