kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Hanım hanımcık bir Paris Hilton!..

Valla peşin söyleyeyim. Paris Hilton kadın olarak hiç tipim değildi zaten. Yakından baktığımda da zerre çekmedi. Yarışma öncesi jüri odasında toplanmıştık, kokteyl gibi.. Ne yanına gittim, ne tanışmak istedim. El sıkışmadık, tek kelime etmedik. Yarışmadan sonra düzenlenen After Party'ye de katılma gereği görmedim..
Yani..
Şöhret her şey değil..
Gelen Paris de şöhretine layık değildi zaten. Hanım hanımcık, şirin, sıcak kanlı bir Amerikan kızı.. Öyle içten, öyle alçak gönüllü ki, Asena'nın davetini kabul edip sahneye çıkıyor.. Onu taklit ederek göbek atmaya dahi çalışıyor.
Yani havaalanında kavgalara sebep olan, iç çamaşırı giymeden dolaşan, günde beş vakit erkek değiştiren, her eylem ve söylemi skandal olan Paris bu mu?.. Ya da paparazzi medyası, dünyanın her yerinde ayni mi?.. İnsanları oldukları gibi değil, kendi gördükleri, istedikleri, pazarladıkları gibi tanıtan?..
Bizim paparazziler de Paris'in basın toplantısını boykot etmişler.. Kız özel hayat sorularını yasakladı diye..
Yanlış..
Gazetecinin, "Haber"i boykot hakkı yoktur, bir.
İkincisi.. Usta gazeteci, koşullar zorlaştıkça ortaya çıkandır. Usta, dumanlı havayı sever ki, farkını ortaya koysun..
Bir parantez açayım.. Yıllar önce Delta Ajans'ın PR Müdürüyüm. Avustralya sefaretinin basın ve halkla ilişkiler danışmanlığını biz yapıyoruz.
Bir Avustralyalı Dünya Güzeli seçilmiş.. Ama bizim bildiğimiz güzellerden değil bu defa.. Yarışmada mayolu geçit yok. Herkes kostümlü.. Herkesle sohbet ediliyor. Bu sohbet sırasında en şirin, en kültürlüyü oyluyor jüri..
Ama kızın adı Dünya Güzeli ya.. Bizim medya o yandan çullanacak.. Saldırıları önlemek, "Bu güzel, başka güzel" demek de benim görevim..
İstanbul Hilton'da (Paris Hilton'da değil) bir basın toplantısı düzenledik. Geldiler her gazeteden.. Durumu öğrenince de tatsızlaştılar. Giyinik ve kültürlü bir kız değildi ki, bekledikleri.. Bir iki fotoğraf çektiler iş olsun diye.. Sonra çekip gittiler..
Bir tek Faruk Şensoy kaldı, Akşam'dan galiba.. Beni de uyarmışlar.. "Bu Faruk cin gibidir. Aman dikkat" diye.. Gözümü üzerinden ayırmıyorum..
Faruk kıza "Ölçüleriniz ne" diye sorunca araya girdim.. "Bu yarışmada ölçüler alınmadı, ölçülere bakılmadı ki" diye.. Israr etmedi..
Kızın üzerinde bol bir elbise var. Yanına gitti. İngilizcesi az, derdini işaretle anlatır havada yaklaştı. "Mayolu resim yok. Ölçü yok, ama hiç değilse vücudunuza oturan bir elbise giyseniz, şöyle beli dar" diye işaret etti, iki elini kızın belinin iki yanına dokunmadan yaklaştırarak..
"Hepsi bu" dedim ben.. "Başka elbise yok.." Faruk teşekkür etti, foto muhabirini aldı, gitti..
Ertesi sabah hemen tüm gazetelerde haber tek sütun ufak bir resim ve resim altı..
Akşam'da birinci sayfada nerdeyse manşet.. Göbekteki sayfanın dörtte biri boyunda fotoğraf.. Kız ayakta duruyor.. Faruk yaklaşmış, açılmış elleri kızın belinin iki yanında..
Manşet!..
"Dünya güzelinin ölçülerini ellerimle aldım!.."
İstanbul günlerce bu fotoğrafı, bu haberi konuştu..
Gazetecilik günümüzde ajans bültenciliğine, "Armut piş, ağzıma düş"e dönünce tüm gazeteler birbirine benzeyince, zoru görünce sığınılan liman "Boykot" oluyor.
Benim boykotçu dostlarım Faruk örneğini anlayabildiler mi acaba?..
Yarışma mı?..
Son yılların her bakımdan en başarılı Miss Turkey gecesi oldu. Onu size hafta içinde anlatacağım..