kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
ŞİRİN SEVER

Evlilik dediğin...

Bazen 15 yıllık bir ilişkinin kendine gelmesi için... Uyuyan bir evliliği uyandırmak için... Hayatımızdaki insanı ne kadar sevdiğimizi ama ihmal ettiğimizi anlamak için... Birinin kafamıza ağır bir şey indirmesi gerekebiliyor! Hiç öyle bakmayın, bir oyun izledim ve bu fikre yüzde yüz hak verdim! Haluk Bilginer ve Vahide Gördüm'ün, uzun zamandır kapalı gişe oynadığı 'Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler'den bahsediyorum. Evlilik kurumunun bütün açmazlarını sorgulayan mükemmel bir oyun. Polisiye yazarı Gilles ile 15 yıllık karısı Lisa'nın evliliklerini masaya yatırmalarının... Lisa'nın çıkmazlarının, kuruntularının, güvensizliklerinin hikayesi... Şöyle diyor Lisa: "Erkek daha güzel yaşlanıyor... Sen parlıyorsun, beğeniliyorsun, beğenilmeye devam ediyorsun, sokakta genç kızlar sana, genç erkeklerin bana gülümsediklerinden daha fazla gülümsüyor..." Kocasını çok sevdiği için evliliği çekilmez, onarılmaz hale getiren bir kadın... Onu anlamaya, hala sevdiğine, aldatmadığına ikna etmeye çabalayan, kendi hatalarını da kabul eden bir erkek... Oyun arasında bizim ekipteki kadınlar "Gilles'i istiyorum" diye ağlaşırken, erkekler gayet mağrurdu: "Bütün erkekler aslında Gilles gibi, siz kadınlar kafayı yemişsiniz!" O kadar uzun boylu değil! Ama Lisa'nın şu söylediklerine bakın ve 'aşkın o ilkel ve hayvansı yanını' hangimiz dizginleyebiliyoruz bir düşünün: ".. Bir değil iki tane beynim var benim. Biri modern, biri ilkel. Modern olanı özgürlüğe saygı duyuyor, hoşgörüye bayılıyor; öylesine incelikli öylesine anlayışlı ki... Ama ilkel olanı seni yalnızca kendine istiyor, paylaşmayı reddediyor. Kimin aradığı belli olmayan bir telefonda sıçrıyor, açıklaması olmayan bir yemek faturası gördüğünde kuruntuya kapılıyor, en ufak bir parfüm değişikliğinde karalar bağlıyor, yeniden spora başladığında ya da yeni giysiler aldığında kaygılanıyor. Hızlandırılmış kursa gitsem de, iki bin beş yüz yıllık köklü bir eğitim de görmüş olsam, sen aşkın o hayvansı, o ilkel yanını benden söküp atamazsın..."