Yazıma şu soruyu sorarak başlamak istiyorum: "Erkekler neden bir çılgın gibi kadından kadına koşmak istiyor?" Benim hesabıma göre, 'yatak eğlencelerine!' değer verdikleri için. Tüm erkekler, ceviz kırar gibi cinsel zevklerinin kabuğunu başka başka kadınların koynunda kırmak istiyor. Bu yorulmak bilmez baştan çıkarıcı kişiliklerinden dolayı da, birden fazla kadını yataklarında arzuluyorlar. Bu yüzden de her erkeğin içinde biraz da olsa 'Don Juan'ın çapkın karakteri geziniyor. Ayrıca erkekler kendileri ile ilgili şu gerçeği de gayet iyi bilir ki, 'cinsel arzunun ateşi' içlerinde hiçbir zaman sönmez. Hatta daha gerçekçi olmak gerekirse; erkeklerin ruhunda var olan 'Don Juan' karakteri, aynı zamanda erkeklerin cinsel yönden sefil ve sefalet içinde olduklarını da gösteriyor.
BİR İLKE ADAMI
Artık şöyle de bir gerçek var; 21'inci yüzyılda kadınların da cinselliklerini yaşamaya başlamasıyla birlikte, cinsel fantezi ve yatak serüveninden erkeklerin kaçışı neredeyse imkansız hale geldi. Eskiden bir kadında 'huy güzelliğine' önem veren erkek, şimdilerde bir kadının cinselliğine önem veriyor. Üzülerek belirtmek istiyorum ki, kadının çevresine yaydığı cinsel ateş yüzünden de erkekler 'ilkesiz adam!' olup çıktılar. Böylelikle 'bir ilke adamı' olamayan erkekler de cinsel tutkunun esareti altında yaşamaya başladılar. Esaret günlerinde yaşamın ayıbı erkeğe yetmediği gibi de, cinsel hazların edepsizliği içinde ruhlarını hızla kirletmeye başladılar. Ama heyhat! Gelin görün ki erkekler 'cinsel kölelik' günlerinde bile 'esir!' düşmekten hiçbir zaman dert yanmadılar. Bir başka kadının vücudunu, sesini ve sevişme şeklini büyük bir heyecanla arar oldular. 'Cinsel ten bağımlılığı!' içinde, karmaşık duygular yaşamaya başladılar. Bir zamanlar ele geçirilmesi güç olan 'cinselliğin kalesine' her geçen gün daha fazla 'bayraklarını' diker oldular. Ve kadınların cinsel kalelerini tek tek işgal ederlerken de, katı bir savunmayla karşılaşmamaya başladılar. Az bir yetenekle, çok sayıda kadının 'cinsel kale kapısına' dayanır oldular. Erkekler, bu cinsel kaleleri tek tek işgal ederlerken de son derece önemli bir söylem geliştirdiler. Ve dediler ki: "Artık kadınlar tensel şehirlerinin altın anahtarını altın bir tepside bize sunuyorlar. Kollarımıza düşmek için can atıyorlar." Gerçek şu ki; erkeklerin böbürlendiği ve efelendiği bir dönemde yaşıyoruz artık. Bence günümüz kadını da işte bu noktada kaybetmeye başladı. 'En derin olan tenlerini!' bilinçsizce yüzeye çıkardılar. Kendilerini 'gönülden seven' erkeklere değil, kendilerini 'sahte arzularla' isteyen heriflere teslim oldular. Olunca da ne mi oldu? Geçmiş günler yalan oldu.
Yayın tarihi: 13 Mart 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/13/gny/akyuz.html
Tüm hakları saklıdır.