kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
1905'TE DİN TANIMLANMADI... Poulat 1905'teki düzenlemelere karşın, neyin din olduğuna ilişkin bir tanımlama yapılmamasının bugün sorunu Fransa için daha da karışık kıldığını söylüyor.

'Türban yasağı rejimi ölçen termometredir'

Belkıs Kılıçkaya
Fransız tarihçi Poulat, laikliğin, türban yasağıyla ilgisi olmadığını söylüyor. Poulat'a göre, Türkiye'de devlet laik ama din devletten bağımsız değil..
Profesör Emile Poulat, EHESS, sosyal Bilimler Yüksek Okulu araştırma Müdürü, Tarihçi ve sosyolog. 20. yüzyıl baslarındaki Modernliğe ilişkin kriz konusunda referans olmuş bir kitabin yazarı. Ayrıca "Laik çözüm ve problemleri, kamulaştırılmış laikliğimiz", Mistiğin Önündeki üniversite, "Burjuvaziye karşı kilise", "Ayrılık ve bati kiliseleri" gibi 20'ye yakin kitabi var.

Siz genel anlayışın tersine, Fransa'da 1905'te kilise ve devletin ayrılığının gerçekleşmediğini savunuyorsunuz. Neden?


Ayrılık kelimesi 1905 yasasında geçmiyor. Ayrıca hiçbir zaman tanımlanmamış bir kelimedir. Etrafında gezinen çalışmalar var, ne olduğu biliniyor, ama bir asırdır hala, bu kelime üstüne yapılmış bir tek inceleme yok. Nasıl bakmak lazım derseniz; önce yasa-koyucuların "ne yapmak istediğine", "ne yapmayı istemediklerine" ve "sonuçta ne yaptıklarına" bakıyorum, ancak böyle anlaşılabiliyor. 1905'te radikal milletvekilleri vardı ve onlar tam bir ayrılık gerçekleştirmeyi istiyorlardı. Nitekim yasaya ilişkin metinleri okuyunca, görülüyor ki, her bir taraf kendisine ait olanı alacaktır, yani devlete ait olan devlete, kamuya, özel mülkiyetse sahibine. 1789'dan beri devlet ve belediye, kiliselerin sahibiydi. Ayrılık gerçekleştiğinde kiliseleri de sahiplerine vermesi gerekirdi. Halbuki burada kiliselerin mülkiyeti devlette ve belediyelerde kaldı. Dinin pratik edilebilmesi için din adamlarının ve müminlerin "hizmetine" verilmiştir. Niçin derseniz, çünkü, "Burjuva bir devlet ve burjuva bir cumhuriyet yapmak" istediler, dolayısıyla mülkiyet konusunda çok hassastılar. Yani kiliseyi yönetenler kilisenin kiracısı bile değiller, onlara devlet burayı tahsis etmiş görünüyor. Yani sınırlı bir ayrılık söz konusu. İkinci sınırlama da su, 1905 yasası sadece dinleri içerir, başka hiçbir alanda sınırları belirtmez. Bugün 2000'li yıllarda bu ayrılık yasasından çıkardığımız fikir, bir asır önce yasa koyucularının fikirlerinden çok uzaktadır.

1905'in anlaşılamadığını onun için laikliğin de tam anlaşılamadığı görüşündesiniz, öyle mi?


Mesela 1905'te ayrılık konuşulurken, meclistekilerin kafasında çok net bir manası vardı. Neydi? Dinlere ait devlet bütçesini iptal etmek. Kimse gidip kiliselerin bütçesine bakmadı, bu konuda herkesin kafasında fanteziler geziniyordu. Dinlerin bütçeleri hiç de sanıldığı gibi olağanüstü rakamlar değildi. Sonra ayrılık yasasıyla, dinin devletten çıkarılmasına gelince, 1902'de din anlayışının ne olduğunu herkes biliyor, dinin nasıl yaşandığını da. Bugün halbuki o kadar açık değil. 1905 yasası dinlere ilişkin idari rejimi değiştirmiştir ama dinlerin tanımında, neyin din olduğuna ilişkin bir değişiklik yapmamıştır. Bütün bu bilinmeyenlerle bir asır sonra neden bahsedildiği giderek anlaşılmaz hale gelince bahsi geçen ayrılığın, tanım aramaya çıkıyorlar. Biri çıkıp diyor ki, laiklik bizi buna mecbur bırakıyor, okulda türbanı yasaklıyoruz. Hiçbir ilişkisi yok, böyle bir ilişki kuramazsınız. Laiklik bu değildir.
Haberin fotoğrafları