Yıllardır görmezden gelinen marina meselesi, Ataköy Marina'nın zam ve metre sınırlamasından sonra denizcilerin gündemine oturdu. Çözüm için her kafadan bir ses çıkıyor, herkes bir çözüm öneriyor ama meselenin çözümü hızla yeni bağlama yerleri yaratmaya bağlı. Belediyenin yapacağını duyurduğu ve zaten kullanılmakta olan İstinye, Tarabya ve Beykoz çalışmaları, tekne sayısı açısından yaşanan sıkıntıya kayda değer bir katkıda bulunamaz.
LİMANLAR BOŞ BEKLİYOR Çözüme bir ölçüde teknelerin, balıkçı barınaklarının yanı sıra İstanbul'a yakın diğer limanlara kaydırılmasında fayda var. Ve eninde sonunda insanlar teknelerini buralara götürmek zorunda kalacaklar. Örneğin Yalova'daki liman boş duruyor; Güzelce, Mimar Sinan, Büyükçekmece gibi başka limanlar da kullanılabilir. Bir zamanlar Tekirdağ'da belediye başkanı ile birlikte yer araştırmış, bağlanacak yer bile seçmiştik ama başkan değişti, işler de yattı. Yani bir iki saati göze alana Tekirdağ bile bir çözümdür. Ama İstanbullu için asıl çözüm İstanbul olmalı. Herkesin bu konuda fikir jimnastiği yaptığı ve kafalarında bazı planlar geliştirdiğini tahmin ediyorum. Şahsen benim de bu konuda tespitlerim ve çözüm önerilerim var. Bunu isteyen görevlilerle zevkle paylaşırım. Ancak yeri seçmek filan yetmiyor. Ülkemizdeki en büyük sıkıntı mevzuat ve kendisini ülkenin sahibi sanan bürokratlar. Kendini ülkenin sahibi sanmak sonunda ülke açısından faydalı işlere vesile olsa canım feda.
BÜROKRASİYE CEKETLİ İDDİA Bunlar severken öldürüyorlar. Yepyeni capcanlı bir örnek var, anlatayım. Mart 2007'de Belek'te Başbakanlık'ın düzenlediği turizm yatırımlarıyla ilgili bir toplantı var. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan bir uzmanla marinacılar konuşuyorlar. Planlamacı iyimser bir insan. "Daha ne yapalım?" diyor, "Yıllardır tamamlanamayan Sığacık Yat Limanı'nın ihalesini bitirdik. Teslim ettik. Bir ay sonra faaliyete geçecek." Martı Marina Genel Müdürü Ercan Güneştutar, "Var mısın iddiaya?" diyor, "Üç ayda işlemleri bitsin buradaki herkese birer ceket alacağım. Sen bir tek bana ceket alır mısın?" Tam bu esnada kapı açılıyor. O zamanki Ataköy Marina Genel Müdürü Sedat Altunay içeriye giriyor. Ona da durumu anlatıyorlar. Güneştutar'a bakıp, "Sen de amma cimriymişsin. Ben altı ay süre veriyorum. Üstelik de ceket değil herkese Vakko'dan birer palto alacağım. Yazın isimlerini." 2008 martına geldik. İhaleyi alan yabancı şirket, hala tek bir çivi çakabilmek için işlemlerin imzaların tamamlanmasını bekliyor. Bu arada DPT'li Ayhan Bey çoktan o görevden ayrılmış, Sedat Bey de...
KARAR VERMEK YETMEZ Yine başa dönelim. İş kararı vermekle bitmiyor. Süratle çatlak sesleri giderip yeni marinalar için startı vermek lazım. Ama bunun için de en başta Başbakan olmak üzere tüm devlet kademelerinin yapılacaklara inanması ve destek olması gerekiyor. Onlara bunu anlatacak olanlar da meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve denizciler. Bunun için de birlik olmak ve sesini güçlü çıkartmak gerek. Malum politikacı dediğin kişileri, bireyler pek fazla ırgalamıyor ama toplu bir tepki olduğunda hemen oy kaygısına düşüyorlar. Günü kurtarmak için ne yapılırsa yapılsın köklü çözüm olamaz, derhal yeni yat limanları ve barınaklar için işlemlere başlamalıyız. Çünkü gerçekten çok geç kaldık. Çünkü yarın daha da geç olacak.
Yayın tarihi: 2 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/02/pz/noyan.html
Tüm hakları saklıdır.