Bu hafta İstanbul'da, denizden karaya çıkalım istedim. Karaya dediğim, dağlara filan değil, hemen kıyıda bir yere yani iskelelere... İstanbul'un siluetinin en önemli parçalarından biridir iskeleler... Haliç sahillerindekilerden Bostancı'ya, Adalar'dan Boğaz kıyılarına kadar her yerde belli güzelliği, benzerliği, sanatı bünyelerinde barındırırlar. Üstelik "Ben denizciyim," diye adeta bağırırlar da... Güzelim iskele binalarımız, gecekondu kültürü gelip tüm kentlerimiz gibi İstanbul'u teslim alana kadar da bu özelliklerini korumayı başardılar. Sonra iskeleler de tüm şehri sarıp sarmalayan ve kanser gibi yayılan kişiliksiz, niteliksiz binalar furyasından nasiplerini aldı. O sıralarda deniz otobüsleri yeni geliyordu ve acil iskeleler yapılması gerekiyordu. Bu nedenle İstanbul'a birbiri ardına teneke barakalar halinde iskele binaları yapıldı. Hepsi de şehirdeki binalardan daha çirkin, daha beter, daha kişiliksiz... Ama hepsinin üstüne tüy diken uygulama; birbiri ile ilgisiz çeşitli tonlarda boyanmış, zaten kişiliksiz iskelelerden biri olan Üsküdar İskelesi'nin üzerine bir de 'Üsküdar Terminali' diye yazılması oldu. Sonra çıkan gürültüyle dikkatler iskelelerin üzerine odaklandı; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bütün bu sevimsizliklere el koydu. İDO, şehirdeki iskele binalarını birbiri ardına yıkıp yerine birbirinin eşi olmasa da benzer karakterleri taşıyan ve gerçekten beğeni kazanan şık yeni binalar yapmaya başladı.
BU ŞEHİR HEPİMİZİN
Bu arada bazı iskeleler de restore edilerek yeniden hayata döndürüldü. Örneğin Beşiktaş İskelesi. Ben işe vapuru kullanarak gidip geliyorum. İnanın bazı günler vapur yanaşırken sırf Beşiktaş İskelesi'ni doya doya seyretmek için üst güverteye çıktığım oluyor. Kadıköy İskelesi de mükemmel oldu. Denizden baktığın zaman arkasındaki konservatuvar binasıyla bir zıtlık yaratmıyor. Üstelik bina, sergi alanı ile de fonksiyonel bir kimliğe kavuştu. Bugüne kadar Haliç'te Fener, Ayvansaray, Hasköy ve Sütlüce, Boğaz'da Kanlıca, Kandilli, Anadoluhisarı ve Çubuklu, Bostancı Şehir Hatları İskelesi ile Bakırköy İDO İskelesi, Yeni Kadıköy İskelesi, Barbaros Hayrettin Paşa (Beşiktaş- Kadıköy) İskelesi, Beşiktaş-Üsküdar İskelesi, Karaköy Şehirhatları İskelesi, Kabataş Şehirhatları İskeleleri, Adalar İskeleleri, Eminönü Şehirhatları İskeleleri I-IIIII ve Eminönü Boğaz Hattı İskelesi bu çalışmalardan nasiplerini aldı. Kimi yeniden yapıldı, kimi restore edildi. Ama ben hâlâ düzeltilse bile Eminönü'ne sahilden baktığımda gecekondu şeklinde iskele binalarını anımsıyorum. O İstanbul'un klasik kimliğinin merkezi sayılabilecek bölgeye bu üç iskele hiç mi hiç yakışmıyor. Mesele sadece İDO'nun üzerine havale edilemez. Şehre herkes sahip çıkmalı. Örneğin deniz motorları... Eğer şehrin ulaştırmasına talipsen, iskele binanı da diğerlerine uygun yapacaksın. Geçenlerde Bostancı'daki motorcu arkadaşların yeni bina yapacaklarını duydum. Sordum soruşturdum. Kimsenin diğerlerine uygun bina yapmak aklının köşesinden bile geçmemiş. Ama bir yanda klasik Bostancı İskelesi, bir yanda yenilenen diğer iskeleler... Sen ortasına getir, yeni bir gecekondu oturt olmaz. Bu tür iskelelerin planları da aynen diğerlerine uygun olmalı. İşin o kısmını bilemem ama paraları yetişmiyorsa da şehircilik adına belediye destek çıkmalı. İskele işini bir dilekle noktalayayım. Kadıköy-Kabataş hattını en çok isteyenlerden biriyim. Ne kadar başarılı olduğu merdivenlere oturmak zorunda kalan yolcularla ortada. Ama bu hat hafta sonu çalışmıyor. Oysa İstanbul'un eğlence merkezi Taksim'le Kadıköy'ü bağlayan en kısa hat burası. İn vapurdan, bin funikülere bitti gitti... Hafta sonları, özellikle akşam saatlerinde böyle bir bağlantı güzel olmaz mıydı?
Yayın tarihi: 30 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/30/pz/haber,17A06D417ECC4C74ADED0B7CF913DB3B.html
Tüm hakları saklıdır.