kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Şubat 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Bir bahşiş hikayesi daha

GEÇEN hafta Türkiye'nin bahşiş-rüşvet gündeminden yola çıkarak Ankaralı okurumuz Yasemin Hanım'ın göz yaşartıcı bahşiş öyküsüne yer vermiş ve "Benim vatandaşım, insanlığını da bilir" diyerek noktayı koymuştum. Haberimiz üzerine gönlü zengin Osman kardeşimiz, Migros yetkilileri tarafından takdirname ile ödüllendirilmiş. Mağazanın müdürü ise "Tüm meslek yaşamımın en onur verici ödülü" diyerek bizim kupürü kesip, odasına asmış. Haberimizin ardından LÖSEV'den de aradılar. Belli ki zorla aldığı bahşişi, LÖSEV kutusuna atan Osman'a bir ödül de lösemili minikler ve koruyucularından gelecek... Bizim öykü yayınlandıktan sonra Yakından Kumanda'ya çok sayıda benzer hikaye geldi. Okudukça, yarınlara dair sararmaya yüz tutan umutlarımın yeşerdiğini fark ettim. İçlerinden bir tanesini daha yayınlıyorum. Filiz Kebapçı adlı okurum yazmış. Yayınlıyorum ki, rüşvetçilerin -varsa eğer- yüzleri biraz kızarsın, dürüst insanların yüreği umutla dolsun... "Merhaba Yüksel Bey, köşenizdeki Güzel Bir Bahşiş'i okuyunca anlatmak istedim. Bostancı'da bir çay bahçesinde arkadaşlarımızla otururken, küçük bir öğrenci kardeşimiz elinde tükenmez kalemlerle yanımıza gelip, belli bir ücret karşılığında alıp, alamayacağımızı sordu. Her halinden saflık ve iyi niyet akan bu kardeşimize istediği miktarın biraz fazlasını verip, ardından kalemleri almak istemediğimizi, başka birine satmasını rica ettik. Kendimizce ona yardım etmek istemiştik ama; yüreği kendinden büyük olan kardeşimiz, 'Abla ben dilenci değilim ki' diyerek, kalemlerini alıp, verdiğimiz parayı da masaya bırakarak gitmişti. Hâlâ unutamam. Paylaşmak istedim..."